TÜRKİYE CANIM FEDA


   
  SANAL KÜTÜPHANEMİZE HOŞGELDİNİZ
  II. Dünya Savaşı
 

II. Dünya Savaşı, 20. yüzyılda dünya çapında yapılan iki savaştan ikincisidir. Altı yıl boyunca, dünyanın çeşitli bölgelerinde süren kesintisiz savaşlarla baş gösteren II. Dünya Savaşı, Alman ordularının Polonya’ya saldırdığı 1 Eylül 1939 tarihinde başladığı kabul edilir. Ne var ki birbirinden kopuk görünseler de bu tarihten önceki çatışmalar da, savaşta birincil rol oynayan tarafların stratejik hedefleri arasında yer aldığından, savaşın başlangıcı tarihsel olarak daha gerilerden başlamaktadır. 

SAVAŞ ÖNCESİ SON HAZIRLIKLAR


Hitlerin Ünlü Orduları


Hitler kurduğu ordu ile tüm dünyaya korku vermiştir. Aslında bunda biraz da I. Dünya Savaşı ve 1929 Buhranı’nın da etkileri vardır; zira o dönemde daha önce süper güç olarak lanse ediüm ülkeler eski gücünde değildi.

Oral Sander’in "Siyasi Tarih" isimli kitabında oldukça ilginç bir saptaması var: Sander’e göre Hitler asla aşırı silahlanmamıştır. Sadece ihtiyaca göre silah üretmiştir. Ancak yaptığı müthiş propaganda ile tüm dünyanın gözünü korkutmuştur. 
Savaşın Başlıca Nedenleri

Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesinden itibaren savaşın sonuna kadar izlediği strateji, üç aşamalı bir stratejidir. Hitler, iktidara gelmesinin hemen ardından Alman ekonomisinin düzenlemesini hedef almıştır. Gerek I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının, gerekse de 1930 yılındaki genel ekonomik buhranın sonucunda Alman ekonomisi ciddi sıkıntılar içindeydi. Yaşanan yüksek enflasyon, aşırı boyutlara varan işsizlik ve bunlara bağlı olarak sanayideki üretim-hammadde düşüklüğü, Hitler’in izlediği ekonomi politikalarıyla kısa sürede kontrol altına alınmıştır.

Ekonominin düzene sokulmasının ardından stratejisinin ilk adımında Hitler, Alman kara, deniz ve hava kuvvetlerinin, Versay anlaşmasıyla getirilen sınırlamalardan kurtulmasını sağlamıştır.

Bunun ardından gelen ikinci stratejik ve gerginlik dolu adım, Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu bölgelerin, Alman topraklarına katılmasıdır. Bu stratejik evrenin adımları, 12 Mart 1938 de, Avusturya’nın ilhak edilmesiyle başlamıştır. Ardından ikinci adım olarak Çekoslovakya toprakları içindeki Sudet bölgesidir. Hitler’in baskısıyla 29 Eylül 1938 günü imzalanan Münih Anlaşmasıyla Sudet bölgesi Almanya’ya verilmiştir. Konferans, Alman, İtalyan, İngiliz ve Fransız başbakanlarının katıldığı, Çekoslovakya’nın temsilci bulundurmadığı bir anlaşmadır. Anlaşmanın hayata geçirilmesi konusunda Hitler, hiç zaman kaybetmemiştir.Anlaş ma,1 Ekim 1938’de yine silah kullanılmaksızın, uluslararası anlaşmalara dayanılarak, nüfusunun yüzde elliden fazlasını Almanların oluşturduğu Sudet bölgesinin Almanlarca işgal edilmesine dayanmıştır. 15 Mart 1939’da ise Çekoslovakya’nın kalanını da topraklarına eklemeleri anlaşmada yer almıştır.

Bu olaylara kadar Hitler, stratejisinin adımlarını atarken, silahlar kullanılmamıştır.Anc ak geriye tek sorunlu bölge kalmıştır: Danzig bölgesi. Versay anlaşmasıyla Polonya’ya verilen Danzig bölgesi, halen Alman yönetiminde olan Doğu Prusya ile Almanya arasındaki kara bağlantısını kestiğinden, Alman Hükümeti, Polonya hükümetinden, Doğu Prusya’yla arada bir kara bağlantısı oluşturulması yönünde bir teklifi görüşmesini istemiş ve böylece Danzig Sorunu ortaya çıkmıştır.

3 Mayıs 1939’da Sovyet Dışişleri Komiseri olan Litvinov görevden alınarak yerine Vyaçeslav Mihayloviç Molotov atanmıştır. Bu atama Sovyet dış politikasında keskin bir dönüşe işaret etmiştir. Litvinov döneminde Sovyetler Birliği, Alman yayılmacılığına karşı İngiltere ve Fransa ile bir protokol oluşturmak için girişimlerde bulunmuş, ne var ki her seferinde reddedilmişti. Molotov döneminde ise Sovyetler Birliği, Alman hükümeti ile bir saldırmazlık paktı için çalışmıştır. Uzun diplomatik görüşmeler sonucunda 24 Ağustos 1939 günü Sovyetler Birliği ile Almanya arasında bir saldırmazlık paktı imzalanması karara bağlanmıştır.

SAVAŞ ÖNCESİ GÖZDEN KAÇIRILMAMASI GEREKEN BİR HUSUS: ALMAN PROPAGANDA SİSTEMİ

Almanya’nın topyekün bir savaşa hazırlanmasındaki en önemli faktörlerden birisi Nazi propagandalarının etkin niteliğidir. Naziler yaptıkları propagandayla kitleleri derinden etkilemeyi başarmışlardır.

Felsefe doktorası olan ve toplum psikolojisinden çok iyi anlayan Joseph Goebbels, Almanya’yı savaşa zihnen hazırlayan baş mimardır.


Nazilerin Propaganda Amaçlı Bastırdığı Bazı Afişler
 


 


 





 


Birinci Dünya Savaşı’nda On Başı olarak Alman ordusuna hizmet eden Hitler, Almanya’nın eski gücüne kavuşması için yeni bir hayat sahasına (lebensraum) ihtiyaç olduğunu düşünüyordu. Bunun sağlanması ise askeri işgalden geçiyordu.

Hitler 1933’de yönetimi ele aldığında… Bu noktada ilginç bir anektod: Dünyanın en ünlü diktatörlerinden olan Hitler, tamamen demokratik bir yolla iş başına gelmiştir.

İtalya’da Faşist bir yönetim ile başa gelen Mussolini, gerek demografik gerekse ekonomik nedenlerden ötürü Habeşistan’ı işgal ediyordu.

Habeşistan İşgali







Dünyanın diğer bir köşesinde ise Japonya militarist politikalar uyguluyordu. Önce 1932’de Mançurya işgal edildi; ardında da 1937’de Çin’e saldırmıştır.

Resimde Japon – Çin mücadelesindeki bir enstantane yer alıyor.







Naziler 1937 yılına gelindiğinde askeri hazırlıklarını son safhaya getirmişti.

Nazi tatbikatlarından bir enstantane…







Ve Almanya fitili ateşliyor… Alman askerleri Austurya’da… Almanya sınırları dışındaki Almanları aynı çatı altında toplamak isteyen Hitler, Avusturya’yı ilhak ediyor.






Hitler ve Propaganda Bakanı Goebbels sahip oldukları hitabet yetenekleriyle kitleleri güdülemeyi başarmışlardır. 





Anschluss’un (birleşme) diğer ayağı Çekoslavakya’nın işgaliydi; zira Südet bölgesinde 3,5 milyon Alman yaşıyordu… 







Hitler ve Mussolini ittifaklarına son şeklini verirken bundan korkan İngiliz Başbakanı Chamberlein, Hitler’e bazı tavizler vererek olası bir savaşın engellenebileceğini düşünüyordu.


Hitler ve Mussolini






Hitler ve Chamberlein




Polonya’nın İşgali


1 Eylül 1939 sabahı 5:00’da Alman hava saldırısı Polonya sınır birlikleri üzerine çullandı. Bundan bir saat sonra 6:00’da Alman panzer tümenleri Polonya sınırını geçtiler.

Doğu Prusya, Almanya ve Çekoslovakya sınırlarından taarruz eden panzer birlikleri tam anlamıyla bir kuşatma stratejisi izlemişlerdir. Polonya ordusunun büyük bir bölümünün sınıra yakın konuşlanmış olması da bu kuşatma manevralarının etkinliğini arttırıyordu.

Mekanize olmayan bir savunma düzeni karşısında zırhlı birlikler, ilk haftada 200 km. kadar ilerleyerek, Polonya ordularının önemli bir bölümünü, Vistül nehrinin batısında kıskaca aldı. Vistül ırmağı, Polonya topraklarını boydan boya kat ederek doğuya doğru bir yay çizer ve başkent Varşova’dan geçer. Polonya ordularının çok büyük bir kesimi bu yayın içinde kuşatılmışlardır.

17 eylülde Polonya son darbeyi aldı. Rus birlikleri ülkenin doğu sınırlarını geçmiş, ilerlemeye başlamışlardı. Polonya ordusunun zaten neredeyse tümü kuşatılmış durumdayken ikinci cepheyi açacak kuvvetleri yoktu. Rusya böylece Polonya’nın petrol bölgesini elde etmiş oluyordu.

Ertesi gün Polonya hükümeti ve yüksek komuta heyeti Romanya’ya geçtiler. Böylece komuta birliğinden yoksun kalan Polonya birlikleri, pek çok cephede küçük, birbirinden bağımsız hareket eden birlikler olarak direndiler.

Çoğunluğu, erleri dağılmış birliklerin subaylarından oluşan bir grup, Varşova’yı savunmaya girişti. Hitler, direnme cesareti gösteren bu kentin yerle bir edilmesini emretti. Dört gün süren bombardımandan sonra kent bir harabeye döndü. Yoğun saldırılara, bombardımana karşın Varşova, 28 eylüle kadar, yiyecek ve cephane stokları tükeninceye değin direndi. 5 ekim günü, çatışmada kalan son Polonya birlikleri de teslim olmak zorunda kaldı.


Polonya’nın İşgalinden Bazı Resimler 



Hitler, Varşova’yı Gözlüyor...


 

PHONY SAVAŞI

Phony Savaşı, veya Winston Churchill’in kelimeleriyle "Şafak Savaşı" (Twilight War), 2. Dünya Savaşı kıta Avrupası savaşları içinde geçen, Polonya’nın işgali başlangıcı (1 Eylül 1939) ile Fransa Seferi başlangıcı arasında geçen savaşlar dizisidir. Avrupa’nın bütün büyük güçleri birbirlerine savaş ilan etmesine karşılık, bu dönemde Almanya’nın işgallerine karşı büyük ölçekli bir askeri tepki verilmemiştir. Diğer dillerde aynı kavram Almanya’da Sitzkrieg ("oturma savaşı/oturan savaş", Blitzkrieg’e bir gönderme), Fransa’da Drôle de Guerre ("Komik Savaş" veya "Garip Savaş," "Drôle" iki anlama da gelmektedir) ve Polonya’da Dziwna Wojna ("garip savaş") olarak isimlendirilmiştir. İngiltere’de bu dönem bazen "Bore War" (sıkıtı savaşı, "Boer Savaşı"na (Boer War) bir gönderme) olarak adlandırılmıştır

NORVEÇ’İN İSTİLASI

Norveç’in istilası, II. Dünya Savaşı ’nda, Nazi Almanyası’nın Norveç ’e yönelen askeri harekatıdır. Harekat 9 Nisan – 10 Haziran 1940 tarihleri arasında gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi Almanya Mart 1938 de Avusturya yı, mart 1939 da Çekoslovakya ’yı ilhak etmiş, 1 Eylül 1939 da da Alman orduları Polonya sınırını geçerek bu ülkeyi işgale başlamıştı.

Bu gelişmeler, Almanya’nın yayılmasının ve askeri operasyonlarının Orta Avrupa topraklarında olması karakterini taşır. Diğer deyişle Alman yayılması “Doğu”ya yönelmektedir. Norveç Seferiyle Alman yayılması ilk kez “batı”ya yönelmekle kalmıyor, Alman silahları da “batı”ya dönmüş oluyor. Bu bağlamda Norveç Seferi, II. Dünya Savaşı’nın kilometre taşlarından biri sayılır.

Norveç’in jeopolitik konumunun önemi, hem müttefikler –İngiltere ve Fransa- hem de Almanya açısından, askeri, ekonomik ve politika alanlarında kendini göstermektedir.


Askeri Açıdan

İngiliz donanması, I. Dünya Savaşı ’nın sonlarına doğru Alman donanmasını Baltık Denizi ’ne kapatmıştı. Dar Kuzey Denizi ’ni, mayınlanmış alanlarla, devriye gemileriyle tutmuşlar, Alman sualtı ve su üstü gemilerinin İskandinavya ile Danimarka arasından Kuzey Denizi’ne ve Atlantik ’e çıkışını önlemişlerdir. Kuşkusuz sadece askeri gemiler değil, Almanya’nın ticaret filosu da denize açılamaz hale gelmişti.

Alman donanması için bu acı deneyimin ardından I. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda pek çok Alman deniz subayı, ilk adımda Alman denizaltılarının Atlantik’e açılabilmesi için, Kuzey Denizi’nde deniz üslerinin zorunlu olduğunu düşünmektedirler. Bu tarz deniz üsleri için de en uygun yer Norveç’in derin fiyortlarıdır.


Ekonomik Açıdan

Alman endüstrisinin demir cevheri gereksinmesinin % 85 i İsveç ’le yapılan ticari anlaşma gereği bu ülkeden sağlanmaktadır.

Kış ayları dışında demir cevheri nakliyatı, kuzey İsveç’teki bir koya karayoluyla, oradan da Alman limanlarına Baltık denizi üzerinden, denizyoluyla gelmektedir. Baltık Denizi, Alman donanması tarafından kontrol edilebiliyor ve İngiliz donanmasına kapatılıyordu. Dolayısıyla bu nakliyatta bir sorun yoktur. Ancak kış aylarında Baltık denizi donduğundan nakliyat, Kuzey Denizi kıyısındaki Norveç limanı Narvik ’e demiryoluyla geliyor, oradan da kıyı boyunca ticaret gemileriyle taşınması gerekiyordu.

I. Dünya Savaşında Kuzey Denizi’nin İngiliz donanmasının ablukası sonucu Alman gemilerine kapanması acı gerçeği anımsanacak olursa, İsveç’ten yapılan demir dışalımının, sadece barış koşullarında sürdürülebilirliği gerçeği ortadadır.


Politik Açıdan

Tarafsız bir Norveç Almanya için en uygun durumdur. İskandinavya topraklarında asker bulundurmak zorunda kalmamak, askeri olanaklarını fazlaca yaymamak açısından bu önemlidir.

Almanya’nın Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Amiral Erich Raeder, 27 Eylül 1939 da Polonya Seferi sona erer ermez Norveç’in kontrolünün ele geçirilmesi için bir plan hazırlamaya girişiyor. Raeder, Hitler’e 10 Ekim 1939 da geniş bir rapor sunar, Norveç’in istila edilmesi planıdır bu.

Amiral Raeder’le bu plan üzerine görüşen Hitler, konuyla ilgilenir ve üzerinde düşüneceğine söz verir. Ancak Hitler’den sonrasında pek ses çıkmaz. O tarihlerde Hitler, Avrupa haritasında tarafsız bir Norveç görmeyi tercih etmektedir.

Ne var ki Hitler kısa bir süre sonra olayların dayatmasıyla amiral Raeder’in önerisini hatırlamak, dahası uygulamaya koymak zorunda kalacaktır.

Hitler, Polonya sorununu halletmişti ve şimdi Fransa ’nın üzerine yürümek niyetindedir. Polonya Seferinin sonlanmasından iki hafta bile geçmemiştir ki 6 sayılı emrini 10 Ekim 1939 da dikte ettiriyor, Hollanda ve Belçika üzerinden Fransa’ya yönelik bir saldırıların hazırlıklarına başlanması emrini veriyor. Tam da amiral Raeder’in planı kendisine ilettiği gün.

Almanya’da bunlar olurken Müttefikler de Norveç konusunda stratejik analizler geliştirmektedirler.

Rusya 30 Kasım 1939 da Finlandiya ’ya saldırdığında, Churchill ’in eline stratejik bir fırsat geçmiştir. Finlandiya’ya askeri yardım. Böyle bir yardım ancak İsveç üzerinden yapılabilirdi. Demir sevkıyatının yapıldığı Norveç’in Narvik limanın yanı sıra, demiryolu hattının uzandığı İsveç’in Gallivare demir madenleri bölgesi askeri olarak kontrol altına alınmalı ve bu demiryollarının devamı kullanılarak Finlandiya’ya askeri birlikler sevk edilmeliydi. Böylece müttefikler, askeri sevkıyat bahanesiyle Norveç’ten Almanya’ya olan demir cevheri sevkıyatını kesebilirlerdi.

Dahası İngilizler İsveç ve Finlandiya’da askeri bir varlık bulundurma şansına kavuşmakla, Almanya’yı kuzeyden çevirmiş olacaklardı. Kuşkusuz ki bu, İngilizler adına ciddi bir stratejik avantaj olacaktır...


Doğal olarak amiral Raeder de tüm bu gelişmelerden haberdardır ve Hitler’e bunları hatırlatır. Aralık ayı başlarında bu bilgileri ve yorumları Hitler’e aktarır. Ve açıktan açığa “Norveç, işgal edilmelidir” der. Hem I. Dünya Savaşında yaşanan sorunlardan kaçınmak, Alman denizaltılarını Atlantik okyanusuna güven içinde çıkarabilmek için, hem de İsveç demirinin nakliyatını garantiye alabilmek için.

15 Ocak 1940 da Fransız başkomutanı Gamelin, dönemin başbakanı Daladier ’e, Norveç’in ve İsveç’in işgaline ilişkin bir savaş planı verir. İngiliz Kanalı’nın öte yanında ise Churchill, tarafsız ülkelere BBC ’den yaptığı çağrıda Almanya’ya karşı birlik olunması çağrısı yapıyor.

Aynı gün İngiliz parlamentosunda başbakan Chamberlain, iki İngiliz tümeniyle bir Fransız tümeninin Finlandiya’ya yardım için Norveç kıyılarına çıkartma yapması konusunu oya sunuyor. Çıkartma bölgesi olarak en kuzeydeki Narvik’i şiddetle savunuyor. İsveç’teki Gallivare demir cevherlerinin kontrolünün bir an önce sağlanması için en uygun yer burasıdır. Öncelikle Almanya’nın demir dışalımı durdurulacaktır.

Bunlar bardağı taşıran son damlaları oluyor ve Müttefiklerin İskandinav topraklarında bir cephe açmak konusunda kesin kararlı olduklarına inanan Hitler, 27 Ocak 1940 da Norveç’in istilası için bir plan hazırlanması konusunda emir veriyor.

5 Şubat 1940 da Paris’te yapılan Müttefik Yüksek Savaş Konseyi’nde, Finlere yardım için iki İngiliz tümeniyle bir Fransız tümeninin gönderilmesi karara bağlandı. İngiliz başbakanı Chamberlain, bu toplantıda birliklerin Narvik’e çıkmasının demir madenlerini kontrol altına alabilmek açısından yararlarını açıklayacaktır.

Ne var ki Müttefik cephesinde askerlerin politikacıları ikna etmeleri zaman almaktayken 17 Şubat 1940 günü yaşanan bir kriz, durumu ciddi boyutlara taşımaktadır. Altmark adlı Alman ikmal gemisi, Alman gemileri tarafından batırılan İngiliz gemilerinden toplanan 300 kadar İngiliz esiri, Almanya’ya götürmek için seyir halindedir. 18 Şubatta bir İngiliz destroyeri Altmark’la temas kuracak, çıkan ufak çaplı çatışmada 4 Alman denizcisi ölecek ve İngiliz esirler kurtarılacaktır. Ancak Norveç doğal olarak, İngiliz hükümetini kendi karasularında yaşanan bu olay dolayısıyla diplomatik yoldan protesto eder. İngiltere de, Norveç hükümetini İngiliz esirlerin taşınmasına göz yummakla suçlar. Norveçli yetkililer gemiyi araştırmış, boş yağ varillerine tıkılmış İngiliz esirlerinin farkına varamamışlardır. En azından Norveçli yetkililerin açıklaması budur. Her ne hal ise, Altmark olayı, İngiltere ve Norveç arasındaki, en azından diplomatik ilişkileri, belirgin biçimde gerginleştirmiştir.

Norveç’in Altmark olayıyla ilgili protestosu, Hitler açısından, diplomatik bir manevradır. Norveç’teki bir aşırı sağcı partinin lideri olan Quisling, bunun bir danışıklı dövüş olduğu, iki Norveç hücumbotunun o bölgede olmalarına rağmen olaylara seyirci kaldıkları raporunu verir. Almanya’nın bakış açısından ise Altmark olayı, İngiltere’nin Norveç’in tarafsızlığı konusunda bir duyarlılık göstermemekte olduğunu açıkça ortaya çıkarmaktadır. Hitler, Norveç’in istilası konusunda artık kararsız değildir.

21 Şubat 1940 da Hitler, harekatı yönetmekle görevlendireceği general Nikolaus Von Falkenhorst ’la görüşür. Emrine beş tümen verilecektir ve görevi, stratejik olarak önem taşıyan beş Norveç limanının ele geçirilmesidir.

Mart 1940 başlarında Fin ordusu, sürekli takviye alan Sovyet birlikleri karşısında artık zorlanmaktadır. 13 Mart 1940 günü Finler ateşkes isterler.
Finlandiya’nın teslim olması, Müttefiklerin elini ayağını bağlamıştır. Bu durumda Finlandiya’ya yardım bahanesiyle Norveç’e yerleşemeyeceklerdir . Diğer yandan Almanlar da aynı açmazdadır, Müttefikler Norveç’e gelmeyeceğine göre, Almanların orada bulunmasının haklı bir nedeni de kalmamıştır artık. Oysa İngiltere ve Fransa’nın Narvik üzerinden yapılan demir sevkıyatını kesmek konusunda kararlı olduklarını bilmektedir Hitler...
 

Fransa’nın Almanlar Tarafından İşgal Edilmesi

Fransa Seferi, Alman ordularının Belçika topraklarına saldırdığı tarih olan 10 Mayıs 1940 tarihinde başlamış, 23 Haziran 1940 tarihinde Fransa – Almanya arasında imzalanan ateşkes sözleşmesiyle sonlanmıştır.

Fransız’lar 23 haziranda Almanya’nın koşullarını kabul ederek teslim oluyorlar ve ateşkes 25 haziran günü 01:35 de yürürlüğe giriyor. Teslim şartlarına göre kuzey Fransa ve Manş denizi kıyılarını oluşturan topraklar Almanya’ya bırakılacak, geri kalan güney toprakları işgal edilmeyecektir. Fransa topraklarının yüzde altmışıdır bu. Silahlı kuvvetler dağıtılacak ve silahları Almanlara teslim edilecekti. Deniz kuvvetleri de silahtan arındırılacak, Almanya ve İtalya’nın gözetiminde tutulacak, ancak her iki ülke de bu silahları herhangi bir çatışmada kullanmayacaktı. 


Hitler Paris’te...


 

BRİTANYA SAVAŞI


Britanya Savaşı, Alman Hava Kuvvetleri Luftwaffe’nin Kraliyet Hava Kuvetleri RAF’a karşı, Britanya için planlanmış bir çıkarma ve işgal harekatı için karşı hava üstünlüğü elde etmek amacıyla giriştiği hava savaşları dizisidir.

Hitler ve Wehrmacht, RAF etkisiz hale getirilmeden Britanya’ya amfibik bir saldırı yapmanın olanaksız olduğunu biliyorlardı. Britanya Savaşı’nın ikincil amaçları ise İngiliz uçak üretim tesislerini yok etmek, yer hedeflerine zarar vermek, politik önemi olan alanlara saldırmak ve İngiliz halkını korkutarak teslimiyet aramaktı.

Savaşın sonunda Almanlar, İngiliz Hava Kuvvetleri’ni yok edememiştir. İngilizlerin direnişi ile savaş daha geniş bir alana yayılmış, Almanlar Sovyetlere yönelmek zorunda kalınca da işler daha karışık bir hal almıştır.
 
  • Şarjör Kapasitesi : 30 mermi   
  • İkinci dünya savaşının belki de en kritik ve uzun süren cephesidir. Winston Churchill’in anılarında Anglo-Sakson dünyanın kaderinin belirlendiğini yazdığı çarpışmadır.

    Atlantik Savaşı, Kriegsmarine U-botları ve akıncılarının ingiliz deniz ticaretini kesmek için, İngilizlerin (ve 1942’den itibaren amerikalıların da) bunu önlemek için verdikleri mücadeledir. Başlangıç tarihi olarak 1940 sonbaharı bitişi ise 1943 yazı kabul edilir.

    Almanlar aynı geçen savaşta 1916’dan itibaren yapmaya başladıkları gibi müttefik ticaret konvoylarına çullanmaya çalışmışlardır. Özellikle U-botlar savaşın başında karşılaştıkları torpido sorunlarını giderdikten sonra İngilizlere aman vermemişlerdir. Ne var ki kriegsmarine komutasının iki savaş arasında denizaltılara değil su üstü savaş gemilerine yatırım yapmayı tercih etmesi yüzünden 1939 yılında elde sadece 57 U-bot vardır. Üstelik bu sayının bir kısmı ancak kıyı sularında iş görebilen küçük botlardır. Ancak almanlar sayı azlığını üstün rudeltaktik ve mürettebatların yüksek kifayetiyle kapatmaya çalışırlar. Savaşın bu ilk evresinde ingiliz denizaltı savunması da çok zayıftır. Bu yüzden 1940 sonbaharı ile 1941 yazı arası U-bot komutanları tarafından "mutlu zamanlar" olarak anılır.

    Su üstü savaş gemileri de kendi çaplarında başarılar kazanırlar. Ancak Royal Navy’nin yığınağını tamamlamasıyla alman su üstü savaş gemileri için atlantik tehlikeli bir yer haline gelir. Nitekim Bismarck’ın batırılışından sonra Hitler elde kalan gemilerin atlantiğe çıkmasını yasaklar. Meydan artık sadece U- botlara kalır.

    1941’den itibaren U-botlar Fransa’da Brest, La pallice ve Lorient üslerine yerleşirler. Savaşın en kritik safhası da böylece açılır. Atlantiğin ortası İngiliz refakat güçlerinin ve hava desteğinin erişemediği bir çukurdur. Burada mevzilenen U-botlar konvoy kıyımına başlarlar. İngilterenin durumu kötüleşmektedir. Bu noktada ingilizleri hitlerin bir kararı kurtarır. Akdenize İtalyanlara destek olmak, Norveç’e ise rusya’ya giden yardım konvoylarını durdurmak için U-botların kaydırılmasını emreder. Amiral Dönitz’in protestoları boşa gider. Kriegsmarine denizaltılarını böyle dağıtınca İngilizlerin eli rahatlar, dengeyi sağlarlar.

    Amerikanın savaşa girmesiyle atlantiğin doğru kıyıları da savaş alanı olur. 1942 baharında Dönitz Paukenschlag (davul vuruşu) harekatını başlatır. Amerika kıyıları ve karayipler hala barış zamanı prosedürüne göre hareket eden yüzlerce korumasız ticaret gemisiyle kaynamaktadır. U-botlar bu sularda 1940’ın başarılarını yeniden elde ederler. İkinci mutlu zamanlar olarak adlandırılır bu dönem.

    1943 yılına gelindiğinde U-botlar tonaj savaşını kazanıyor gibi görünmektedirler. Mart ayında görülen en büyük konvoy savaşı yaşanır: Bir U-bot’un kaybına karşılık 21 kargo gemisi batırılır. Ama sadece iki ay sonra vaziyet tepetaklak olur. Mayıs ayında 41 U-bot birden kaybedilir. Amiral Dönitz U-botları atlantikten çekmeye karar verir. Müttefikler savaşı kazanmışlardır.

    Durumun böyle aniden değişmesinin sebepleri şöyle açıklanabilir:

    * Amerikan tersaneleri 1943 başından itibaren tam kapasite çalışmaya başlarlar. u-botların batırabileceğinden çok daha fazla sayıda kargo gemisi denize indilirir. Müttefik kayıpları böylece kapatılır.

    * Müttefikler teknoloji yarışını kazanırlar. Santimetrik dalga ile çalışan radar geceleyin su üstüne çıkıp saldırmak üzere inşa edilmiş U-botları hata payı olmadan bulabilmektedir. Hf/df (huff duff) sistemi sayesinde kurt sürüsündeki U-botların birbirleriyle haberleşmek için kullandıkları radyo sinyallerinden yerleri su altındayken bile hatasızca tespit edilebilmektedir. Ayrıca Alman enigma şifresinin kırılmasıyla yüksek komutanlığın kurt sürülerini nerelere yerleştirdiği öğrenilir ve konvoy rotaları buna göre düzenlenir. U-botlar randevu noktalarına geldiklerinde karşılarında konvoyları değil müttefik denizaltı avcı gruplarını bulurlar. Denizaltıların en ölümcül düşmanları olan uçaklar da kargo gemilerinin gövdeleri kullanılarak çok sayıda yapılan refakat uçak gemileri sayesinde tüm atlantiği kapatabilir hale gelirler. Artık U-botlar su üzerindeyken her an saldırıya uğrayabilmektedirler .

    İkinci Dünya Savaşı bittiğinde Atlantik Savaşı’nın faturası şu şekildedir:

    Müttefiklerin 14.5 milyon ton tutarında 3500 kargo gemisi batmış, 30.000 ticaret donanması mürettebatı hayatını kaybetmiştir. Ayrıca 175 savaş gemisi de batmıştır.

    Kriegsmarine ise tam 783 U-bot kaybetmiştir. 28.000 mürettebat ölmüştür. 




    BİSMARCK SAVAŞ GEMİSİ

    Bismarck, İkinci Dünya Savaşı’nda savaşmış ünlü bir Alman savaş gemisidir. Adını Almanya’nın birleştiricisi Otto von Bismarck’tan almıştır.

    Denize indirildiği zaman denizlerin en güçlü savaş gemisi olmuştur. Bismarck Ren Egzersizi (Rheinübung) Harekatı’nda sadece beş atışta İngilizlerin bayrak gemisi Hood’u batırarak ün kazanmıştır. İngilizlerin batırmak için peşine bütün donanması ile düştüğü Bismarck; boşken 39.517 ton, sefere hazır tam dolu iken 49.406 tondu. 251 metre uzunluğunda, 36 metre yüksekliğindeysi. 30.12 knot hıza ulaşabilen geminin menzili 19 knot’da 8.525 mil, 28 knot’da 4.500 mildi. 2200 mürettebat ile çalışan Bismarck, 4 adet Arado Ar 196 savaş uçağı da taşıyordu.

    Bismarck savaş gemisinin bu ürkütücü üstünlüğü Churchill tarafından çok önemseniyordu. Buna göre; Churchill, Atlantik’te üstünlük sağlanması için Bismarck’ın batırılmasını elzem görüyordu. O dönemde yapılan tüm savaş gemilerden hızlı olan Bismarck’ı batırmak için uçaklar kullanılmıştır. Aslından oldukça iyi bir anti-uçak sistemine sahip olan bir gemi dönemin vasat sayılabilecek uçaklarından olan bir Swordfish tarafından şans eseri dümen bölgesinden vurularak ağır hasara uğratılmış, nihayetinde manevra kaabiliyetini kaybettiği bir anda 4 İngiliz savaş gemisi tarafından topa tutularak batmıştır. Batmıştır diyorum; çünkü söylenene göre kendisine karşı yapılan 2800 top atışına rağmen batmamış, ağır hasarlanmış ve ancak kendi mürettebatı tarafından içeriden batırılmıştır. 

    BARBAROSSA HAREKATI

    Barbarossa Harekatı, Nazi Almanya’sının Rusya’yı işgal planıdır. Wehrmacht’ın Sovyet topraklarına saldırdığı 22 Haziran 1941 tarihinde başlayan harekat, Kızıl Ordu’nun Berlin’i işgal ettiği 2 Mayıs 1945 tarihine kadarki Doğu Cephesi savaşlarının açılış hamleleridir bir bakıma.

    Barbarossa Harekatı’nın harita üzerindeki planlanışı şöyledir:
    Kuzeyde Von Leeb’in Kuzey Ordular Grubu, Hoepper’in 4. Zırhlı Grubuna eşlik eden iki ordu, Fin ordusunun da katkısıyla Doğu Prusya’dan saldırarak Leningrad’ı ele geçirecektir.

    Ortada Von Bock’un Merkez Ordular Grubu, Guderian’ın 2. Zırhlı Grubu, Hoth’un 3. Zırhlı Grubu ve iki ordu ile Polonya-Beyaz Rusya sınırından, Minsk ve Simolensk üzerinden Moskova üzerine yürüyecek.

    Guderian’ın 2. Zırhlı Grubunda üç zırhlı kolordu bulunmaktadır. Toplamda beş zırhlı tümen ve üçü motorize olmak üzere dört piyade tümeni ile bir süvari tümeninden oluşan bir kuvvettir bu.

    General Hoth’un 3. Zırhlı Grubu ise toplam üç zırhlı tümen ve iki motorize piyade tümeninden oluşan iki zırhlı kolordu ile üç piyade tümeninden oluşan bir piyade kolordusu bulunmaktadır.

    Güneyde Von Rundstedt’in Güney Ordular Grubu yer alıyor. Üç ordu ve Von Kleist’in 1. Panzer Grubu ile Romanya, Macar ve Slovak birlikleri, bir koldan Polonya-Ukrayna, diğer koldan da Romanya-Beserabya sınırından hareketle Ukrayna’yı işgal ederek Kiev’e ulaşacak, Dinyeper ırmağını geçince de Merkez Ordular Grubuyla koordineli bir harekata girişecekler.

    Asıl sıklet merkezi, merkez bölüm olacaktı. Her üç grup da yaklaşık eşit güçte olmakla birlikte Merkez Ordular Grubunun emrinde, diğerlerinden bir fazla, yani iki zırhlı grup bulunmaktadır.

    Bu hareket tarzıyla Almanlar, Rus topraklarına dört koldan birer kama gibi girecekler –Güney Ordular Grubu iki koldan taarruz ediyor- Rusya’nın batıdaki birliklerini kuşatarak imha edeceklerdir. Bu birliklerin Rusya’nın içlerine doğru çekilmesi kesinlikle engellenecektir. Zırhlı birlikler ise Rusya’nın derinliğine dalacak ve yeni savunma mevzileri oluşturulmasını önlerken, diğer yandan da kuşatılmakta olan Rus birliklerinin geri bağlantısını kesecekti. Hitler’in bu stratejisinin Clausewitz’in temel prensiplerinden birine ne denli uyduğu ortadadır. “... düşmanın esas kuvvetlerini muharebe alanında yok etmek.”

    İlk harekatın beklenilen etkiyi göstermemesi üzerine Hitler, "Tayfun Operasyonu" adıyla yeni bir saldırı başlatılmasını istemiştir.

    Harekata, General Hoth’un 3. Panzer Grubu, general Hoeppner’in 4. Panzer Grubu ve general Guderian’ın 2. Panzer Ordusu katıldı. 2 Ekim 1941 günü her üç grup da üç yönden saldırıya geçti.

    Alman birlikleri hızla ilerlerken, Moskova da sert bir savunma hazırlığı devam etmekteydi. Kent, binlerce kilometrelik siperler ve tank engelleriyle geniş bir savunma çemberine alınmıştı.

    27 Kasım 1941 de 1. Panzer Tümeninin ileri unsurları, Moskova’ya 30 km. kala, kentin kuzey batı kesiminde sert Rus direnişiyle durduruldu. 2 Aralık 1941 de yeni bir saldırı girişiminde bulunduysadılar da, Moskova civarındaki kesif ormanlık alanlarda mevzilenmiş Kızıl Ordu birlikleri, harekatın hızını kesti ve gücünü kırdı.

    Bir Alman keşif taburu Moskova’nın varoşlarına kadar ilerlemeyi başardı. Kremlin’e 18 km. kadar yaklaştı. Birkaç Rus tankıyla fabrikalardan toplanan bir grup işçi, Almanları geri püskürtü. Bu Almanların yaklaşabildiği en yakın mesafedir.

    5 Aralık 1941 günü, Moskova’ya yönelik Alman taarruzları durdu. Eksi 55°C düşen sıcaklığın etkisi ve giderek sertleşen Rus direnişi karşısında 3. ve 4. Panzer Ordularının taarruzları gittikçe zayıfladı. Son bir haftadır Tula’yı kuşatmak için birliklerini muharebeye sokan Guderian da 5 Aralık gecesi taarruzu durdurma ve savunma hatlarına çekilme kararı aldı. Aşırı don, hemen hemen tüm birlikleri hareket edemez hale getirmişti. Öte yandan Rusların Tula civarını sürekli takviye etmeleri de taarruzu sürdürmeyi yararsız duruma getirmişti.

    Barbarossa Harekatı da, tıpkı Britanya Savaşı’nda olduğu gibi, Almanlar’a istediklerini vermemiştir; bilakis Almanlar iyice zor duruma düşmüşlerdir. Gerek ağır kış şartları gerekse Sovyet direnişinin (Özellikle Stalingrad) üst seviyede olması Almanlar’ın yenilmez görülen gücünü ve itibarını diğer devletlerin nazarında düşürmüştür.



    Naziler Barbarossa Harekatını Başlatıyor...


     

    KUZEY AFRİKA CEPHESİ

     
    İtalya’nın 10 Haziran 1940’da Almanya safında savaşa girmesiyle savaş Kuzey Afrika’ya da sıçramış oldu. Zaten Libya, Eritre ve Somali İtalyan kontrolündeydi.

    İtalya’nın Kuzey Afrika’da operasyon alanı olarak belirlediği bölge, Nil Nehri ve Tunus arasında kalan Batı Çölüydü. 1939 yılı ortalarında itibaren Mısır’daki İngiliz Orta Doğu Kuvvetleri, Libya’daki İtalyan kuvvetlerini yoklama taarruzlarıyla taciz etmekteydi. General Creagh komutasındaki 7. Zırhlı Tümenin askerleri bu çatışmalarla “çöl fareleri” olarak anılacaktır.

    Libya’daki İtalyan kuvvetleri mareşal Graziani komutasında 7 tümenlik ve 300 tanklık bir kuvvetle 13 Eylül 1940’da İngilizlere saldırmışlar, Mısır topraklarında az biraz ilerledikten sonra, ciddi bir direnişle karşılaşmamalarına karşın Sidi Barrani’de duraklayıp savunma sistemleri oluşturmaya koyuldular. Aralık ayında henüz Nil Irmağına ulaşamadan Wavell’in komutasındaki birlikler tarafından durduruldular. Çarpışmalar sonunda İtalyanlar Bingazi’nin ötesine püskürtüldü.

    7 Aralık 1940 gecesi, General O’Connor komutasındaki bir İngiliz birliği İtalyan mevzilerine saldırdılar. Sidi Barrani’nin İngiliz kuvvetlerinin eline geçmesiyle İtalyan birlikleri dağılmışlardır.

    3 Ocak 1941’de yeniden taarruza geçen O’Connor, 22 Ocak da Tobruk limanına ulaştı ve ileri harekatını sürdürdü. 7 Şubat 1941 de Bingazi’ye ulaşmıştır. İtalyan birliklerinin Kuzey Afrika’da pozisyonlarını korumaları iyiden iyiye güçleşmişken, İngiliz hükümetinin dikkatinin Balkanlar’a yönelmesi nedeniyle Kuzey Afrika’daki harekat durmuştur.

    12 Şubat 1941’de General Erwin Rommel Kuzey Afrika’da yeni oluşturulan Alman Kuzey Afrika Kolordusu’nun komutanı olarak Trablusgarp’a ulaşmıştır. Rommel, 31 Mart 1941 günü El Ageyla’daki İngiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir. 2 Nisan 1941 de, Almanya’nın Balkan Cephesini açmasından iki gün sonra Bingazi yönünde ilerlemesine devam eden Rommel, İngiliz 2. Zırhlı Tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakmıştır.

    Rommel’in birlikleri Batı Çölü’nde 600 km. kadar ilerlemişler, fakat Tobruk limanı İngilizlerin elinde kalmıştır. Nisan 1941 ayı içinde Rommel iki kez Tobruk’a yüklenirse de sonuç alamaz.

    15 Mayıs 1941 sabahı İngiliz birlikleri Alman hatlarına "Brevity Harekatı" kodadıyla bilinen bir taarruzda bulunurlar. Halfaya Geçidini ele geçirmelerine karşın Almanların karşı taarruzları sonucu Brevity Harekatı başarısız olmuştur.

    14 Haziran 1941 gecesi İngiliz birlikleri ikinci bir taarruza giriştiler. "Savaş Baltası Operasyonu" kodadlı bu harekatda İngiliz birlikleri, Halfaya Geçidine ve Rommel’in merkezdeki garnizonuna saldırırlar. Halfaya Geçidi, her iki tarafın askerleri arasında "Cehennem Geçidi" olarak adlandırılacaktır bundan böyle. Her iki taarruz da İngilizler açısından başarısız olur. Harekatın üçüncü günü başlarken Rommel, tüm birliklerini, İngilizlerin geri çekilme hattını tutmak amacıyla Halfaya geçidinin yanından ileri sürecektir. Bu tırpan hareketi durdurulamayınca İngilizler geri çekilmek zorunda kalırlar.

    Tobruk’taki köprübaşına ulaşma yönünde İngilizlerin üçüncü girişimi, "Crusader Harekatı" olarak kayıtlara geçmiştir. 18 Kasım 1941 de başlatılan harekat bu kez başarılı olur. 4 Aralık 1941’de Rommel, Tobruk önlerinden de çekilmek zorunda kalmıştır. Rommel, daha önce savunma hatları oluşturduğu Gazala Hattına çekilmiştir ama, 13 Aralık 1941’deki İngiliz saldırısı karşısında geri çekilmek zorunda kalır, İngilizlerin 200 tankına karşılık elinde kullanılır durumda 30 tankı vardır.

    27 Aralık 1941 tarihinde Rommel, birkaç gün önce ulaşan 30 tanklık takviye kuvvetini kullanarak İngiliz hatlarını yeniden Gazala Hattı’na kadar ileri itmiştir.

    21 Ocak 1942’de Rommel yeniden taarruza geçmiştir. İngiliz birliklerini Bingazi’ye kadar geri atacaktır bu harekat. 

    YUNANİSTAN VE YUGOSLAVYAYA ALMAN SALDIRISI

    Yunanistan - Girit Savaşı (1941) (Almanca:Luftlandesc hlacht um Kreta; Yunanca Μάχη της Κρήτης) II. Dünya Savaşı’nda 20 Mayıs 1941 sabahında Alman Paraşütçülerinin Girit’e bırakılması ile başlamıştır (kod adı Unternehmen Merkur (Merkür Operasyonu)) İşgal amaçları bağlamında başarıya ulaştıysa da, Alman tarafının verdiği kayıpların büyüklüğü nedeniyle, Alman ordusu bir daha hava indirme operasyonu yapmamıştır.

    Bugün Girit Savaşı (1941) dünya tarihindeki en büyük hava indirme operasyonu olarak nitelenmekte olup ve tüm dünyada hava indirme tümenlerinde taktik açıdan öğretilen önemli bir savaştır. Her ne kadar Müttefiklerin II. Dünya Savaşı’nda yapmış olduğu Market Garden Operasyonu’nda daha fazla sayıda paraşütçü komando kullanıldıysa da söz konusu operasyon zırhlı birliklerle desteklendiğinden, hava desteği dışında destek olmadan yapılan bu Alman saldırısı en büyük hava indirme operasyonu olarak kabul edilir.

    Girit adasındaki İngiliz kontrolünün hava indirme birlikleriyle kırılabileceği fikri, Alman Hava İndirme Birlikleri komutanı general Student’e adfedilmektedir. Hitler’in de bu fikre olumlu bakması olağandır. Hitler, Romanya petrol tesislerine, Girit’teki İngiliz üslerinden yapılabilecek hava akınları dolayısıyla tedirgindir. Alman sanayinin ve ordusunun petrol gereksiniminin güvence altına alınmasının, savaşın sürdürülmesi yönünden ne denli yaşamsal öneme sahip olduğunu, Hitler çok iyi değerlendirmektedir.

    25 nisan 1941 de Hitler tarafından imzalanan 28 sayılı direktifle Girit’in istilası karara bağlanıyor. Merkür Operasyonu kodadıyla hazırlanan planın uygulamasında 7. Paraşüt Tümeni, havadan intikal deneyimi olmayan 5. Dağ Tümeni ve Planör alayı kullanılıyor. Harekat bin kadar Alman uçağı tarafından desteklenecektir.

    General Student’in planı, Maleme plajına indirilen bir paraşütçü birliği yakındaki havaalanını ele geçirmesi tarzındadır. Hemen ardından harekata katılacak diğer birlikler ve malzeme bu havaalanına indirilecektir.

    Sınırlı sayıdaki (3.000 kadar) Alman paraşütçünün adaya indiği 20 mayıs 1941 sabahı saat 08:00’da adada 28.600 İngiliz, Yeni Zelandalı ve Avustralyalı askerin yanı sıra iki de Yunan tümeni bulunmaktaydı.

    Almanlar paraşütle, planörlerle ilk dalgada 2 bin askeri adanın kuzey batısındaki Maleme plajına indiriyorlar. Ve hemen ardından bu küçük birliği kısa sürede takviye ettiler. Adaya indirilen Alman askerleri kısa sürede 22.000’i bulacaktı.
    Havaalanlarına indirilen paraşütçüler, yoğun bir direnişle karşılaştı. Daha sonra bırakılan planörlerden bazılarının denize düşmesi, bazılarının da kayalıklarda parçalanmış olmasına rağmen Almanlar durumlarını koruyabildiler ve bir köprübaşı elde ettiler.

    Derme çatma motorlarla çıkarma yapmayı deneyen 5. Dağ Tümeninin iki taburu ise gece karanlında İngiliz gemilerinin radarına yakalanınca 4 bin kadar kayıp vererek limanlarına dönmek zorunda kaldılar. Bu teknelerde bulunan tanksavar, uçaksavar ve toplar gibi ağır silahların adaya ulaştırılamamış olması da başlı başına bir şanssızlık olacaktır. Ağır silahlardan yoksun olan Alman birliklerine ciddi kayıp verdiren iki düzine İngiliz tankıyla, güç bela başaçıkabildiler.

    Girit adasında hakim rüzgar, karadan denize doğru eser. Bunu bilen paraşütçüler, denize iniş yapmamak için adanın daha iç kesimlerine atladılar. Bir bölümü İngiliz hatlarının gerisine ya da içine iniş yaparak daha ilk anda savaş dışı kaldılar. Dahası malzeme taşıyan planörler için inişe uygun alanların olmaması, bir kısmının kayalıklarda parçalanmasına ve taşıdıkları malzemenin önemli ölçüde kullanılamaz hale gelmesine yol açtı.

    Harekatın Almanlar açısından en kritik saatleri çıkarmanın yapıldığı 20 mayıs gecesidir. Gün boyu süren çatışmalarda herhangi bir hava alanının kontrolü ele geçirilememiştir. Harekata kumanda eden general Student, elindeki yedekleri Maleme hava alanına yapılacak bir taarruzda kullanmaya karar verir. Ertesi gün bu hava alanını ele geçip havadan ikmal ve takviye almaya başlarlar.

    Harekatın ikinci gününde Churchill, Avam Kamarası’nda, adadaki Alman birliklerinin yok edildiğini bildirdiği saatlerde, adadaki müttefik birlikler, yetersiz eğitim ve teçhizata ve Yunanistan’dan güç bela tahliye edilmiş olmalarının moral bozukluğuna rağmen savaşarak, yoğun Alman saldırılarına direnmeye çalışmaktaydılar.

    26 mayıs günü general Freyberg, durumun umutsuz olduğunu, direnme güçlerinin kalmadığını rapor etti. Müttefik unsurların tahliyesi 28 mayıs gecesi başlatıldı. 31 mayıs gecesine gelindiğinde ise tahliye tamamlanmıştı. 23 mayısta, yoğun Luftwaffe saldırılarına dayanamayan İngiliz donanması Mısır’daki limanlarına çekilmişken, “Orduyu göz göre göre ölüme bırakamayız” diyen amiral Cunningham, donanmasıyla bu tahliyeyi sağlamıştır. Yine Alman uçaklarının yoğun saldırısı altında gerçekleştirilmek zorunda kalınan tahliye, İngiliz donanmasına üçü kruvazör, altısı destroyer olmak üzere dokuz gemiye mal olmuştur. Üç zırhlı ve bir uçak gemisi, ki Akdeniz’deki tek İngiliz uçak gemisidir, olmak üzere on beş gemi de ağır hasar görmüştür.


    Öte yandan, Balkanları tam anlamıyla güvence altına almak isteyen Almanlar, Yugoslavlara da saldırmışlardır. Kısa sürede Belgrad’a giren Naziler orada önemli bir direnişle karşılaşmışlardır. 

    Pearl Harbor Saldırısı, Japon İmparatorluk Donanmasının 7 Aralık 1941 sabahı (Hawaii saati ile) Pearl Harbor, Oahu, Hawaii’ye gerçekleştirdiği sürpriz saldırıdır. Saldırı, Birleşik Devletler Donanması’nın Pasifik Filosu ve onu koruyan Ordu Hava Kuvvetleri ile Deniz Piyadeleri’ni hedef almıştır. Operasyonun amacı, Pasifik’te kuvvetle muhtemel olan bir Amerikan askeri müdahalesini önlemektir.

    Bu saldırı ayrıca "Pearl Harbor bombardımanı" veya "Pearl Harbor savaşı" olarak da anılır ama en geneli "Pearl Harbor saldırısı" veya basitçe "Pearl Harbor" dır.

    Saldırı 12 Amerikan savaş gemisini ciddi şekilde hasara uğratmış veya batırmış, 188 savaş uçağını imha etmiş, ve 2,403 Amerikan askeri ile 68 sivilin ölümüne neden olmuştur. Bununla beraber Pasifik Filosunun üç uçak gemisi, üssün önemli tankerleri, denizaltılar ve fabrika gemileri gibi unsurları limanda değildi ve zarar görmekten kurtuldu. Bu kaynakları kullanmak, Birleşik Devletlerin bir yılda toparlamasını sağlayabilmiştir.

    Aslında II. Dünya Savaşındaki ilk Amerikan ateşi ve ilk ölümler, aslında Amerikan Destroyeri USS Ward (DD-139) liman girişindeki devriye sırasında bir cep denizaltısına saldırdığı ve batırdığı zaman, Hawaai saati ile 06:37 de gerçekleşti. Beş Ko-hyoteki Sınıfı cep denizaltısı saldırı başladıktan sonra Amerikan gemilerini torpidolamakla görevlendirilmişti, ve daha sonra bulunabilen dört tanesi de dahil hiçbiri geri dönemedi. Denizaltılarını terk edebilen 10 denizciden dokuzu öldü ve sadece bir tanesi,Kazuo Sakamaki II. Dünya Savaşındaki ilk Japon savaş esiri olarak yakalandı. 1999’da II. Birleşik Devletler Donanma Enstitüsü fotografik analizlerinde cep denizaltılarından birinin limana başarıyla girdiği ve USS West Virginia (BB-48) ya bir torpido ateşlemeyi başardığı gösterildi. Bu denizaltının en son nerede olduğu bilinmemekte.[5] İlk saldırı dalgası İmparatorluk Donanması Hava Gücünden Yüzbaşı Mitsuo Fuchida tarafından kumanda edildi.

    Saldırı sabahı, henüz resmi hizmete girmemiş ve uzun zamadır denemede olan Ordu Opana Noktası radar istasyonu (Oahu ’nun hemen kuzey ucunda konuşlanmıştı), Japon uçaklarını tespit etti, fakat uyarı, sadece kısmen aktif olan istihbarat merkezindeki deneyimsiz ve yeni bir subay tarafından karıştırıldı. -Daha sonra Cheyenne Dağındaki NORAD merkezinden Hava Kuvvetleri Albayı olarak emekli oldu. Operatörlerin daha önce görmedikleri kadar büyük bir sinyal aldıklarını iletmelerine rağmen, gözlem subayı muallakta kalmış altı B-17’nin üsse geldiğini düşündü. Ek olarak bazı ticaret gemileri, önceki günlerde alışılmadık telsiz trafiğini rapor etmiş olabilirdi.

    Hava saldırısı adaya yaklaştığında birkaç Birleşik Devletler uçağı vurulmuştu ve en sonunda bir tanesi telsizle anlamsız bir uyarı gönderdi. Ateş başladığında, diğer uyarılar hala işlemdeydi veya onay bekliyordu. Bu erken uyarılar zamanında mükemmel algılansa bile etkili olacağı kesin değildir. Ordu Hava gücünün Japonların Pearl’e saldırdığı uyarısından sonra 10 saati olmasına rağmen, Japonların Filipinler’de ulaştığı sonuçlar Pearl Harbor ile neredeyse aynıydı.

    Pearl Harbor saldırısı Hawaii saati ile sabah 7:53’de Japon saati ile 3:23’de başladı. Japon uçakları iki kol halinde saldırdı ve 353 uçak Oahu’ya ulaştı. En geniş ve başlıca avcı uçağı üssü olan Hickam üssüne pike bombardıman uçakları saldırırken, korumasız torpido uçakları (uçak gemileri umuduyla) gemilere saldıran 183 uçaklık ilk kola liderlik ediyorlardı. 170 uçaklık ikinci kol Bellows üssü ve Ford Adasına (Pearl Harbor’un ortasındaki Donanma ve Donanma Hava gücü üssü) saldırmaktaydı. Kayda geçen tek direniş birkaç P-36Hawk ile P-40 Warhawk’ın 25 sortisi ve donanmanın ucaksavar ateşiydi.

    Amerikan gemilerindeki askerler bombaların patlama sesleriyle ve "Yangın, kaçın", "herkes güverteye, saldırı altındayız" bağırışmalarıyla uyandı.

    Hazırlıkların yetersizliği ile beraber, kilitli cephanelikler, sabotaja karşı kanat kanata park edilmiş uçaklar, yükseltilmiş alarm durumunun olmamasına rağmen, birçok Amerikan askeri savaşın farkındalığı ile hizmet ediyordu. Tuğamiral Isaac C. Kidd ve yüzbaşı Franklin Van Valkenburgh Arizonanın köprüsüne fırladılar ve geminin savunmasını yönetiyorlardı ki, zırh delici bombalardan birinin ön taraftaki ana top taretlerinden birinin magazinini patlatınca her ikisi de bu patlama sonucu hayatını kaybetti. Daha sonra her ikisine de Onur Madalyası verilecekti. Asteğmen Joe Taussig, gemisi USS Nevada (BB-36) ile saldırı sırasında ölüm soğukluğu ile ilerlemekteydi. Destroyerlerden biri, güvertesinde sadece 4 subayla (hepsi asteğmendi ve bir yıldan fazla deniz deneyimleri yoktu) ilerlemekteydi. Bu gemi komuta subayı tarafından yakalanmadan , dört gün boyunca denizde hareket etti. Yüzbaşı Mervyn Bennion, West Virginia’nın komuta subayı, Tennessee’nin güvertesindeki bir patlamadan gelen parçalar tarafından kesilene kadar adamlarına komuta ediyordu. İlk uçak düşürme hakkını USS Tautog (SS-199) denizaltısı ilk saldıran uçağı düşürerek kazandı. Muhtemelen en ünlü savunma Doris "Dorie" Millerın, West Virginiadaki Afro-Amerikalı aşçının hiç eğitimini almadan, gemisi bombalanırken bile o anda kullanılmayan bir uçaksavar topuna geçip saldıran Japon uçaklarına ateş ederek en azından bir tanesini düşürmesidir. Donanma Haçı ile ödüllendirilmiştir. Toplamda 14 denizci Onur Madalyası ile ödüllendirilmiş, daha sonra ise saldırı sırasında bölgede olan diğer askerler özel bir askeri madalya olan Pearl Harbor Hatıra Madalyası ile ödüllendirildi.

    Saldırı başladıktan 90 dakika sonra bitti. 2403 Amerikalı ölmüş (Bunlardan altmış sekizi sivildi, bir çoğu Amerikan uçaksavarlarının şarapnel ve kovanlarının sivil alana düşmesi ile ölmüştü-Honolu’lu dahil) ve 1.178 kişi yaralanmıştı. Beşi Zırhlı olmak üzere on sekiz gemi batmıştı.

    Amerikan kayıplarının neredeyse yarısı — 1,102 kişi — Arizona’daki patlaması ve batmasından dolayı olmuştu. Bir bombardıman uçağının bıraktığı güçlendirilmiş 40 cm.lik bir donanma topunun,Arizonanın iki zırhlı güvertesini geçip, ön taraftaki ana topun magazininde patlamış ve onun batmasına neden olmuştu. Geminin omurgası gemiden ne kaldıysa, bir anıt haline getirilmiştir. Saldırıdan 70 yıl sonra bile, hala limana hafifçe yakıt, yağ sızdırmaya devam etmektedir.

    Nevada limandan çıkmaya çalışmış, ama liman girişini kapatması olasılığı ile kıyıya yönlendirildi. Zaten bir torpido tarafından hasar görmüştü, ve yolda iken birçok Japon bombacısının hedefi olmuştu. Kıyıya yanaştığında, baştan sona 250lb(113kg)’lık bombaların hedefi oldu.

    California iki bomba ve iki torpidonun hedefi olmuştu, mürettebat onu yüzdürmeyi başarmaktaydı ama pompaların gücünü arttırırken gemiyi terk etme emri aldılar. Arizona ve West Virginia’dan sızan yanan yakıt yavaş yavaş ona ilerliyordu ve muhtemelen her şeyi daha kötü bir hale getirecekti. Silahsızlandırılmış hedef Utah iki torpido ile delinmişti. West Virginia yedi torpido ile vurulmuştu ve yedincisi dümeni parçalamıştı. Oklahoma dört torpido ile vurulmuştu, son ikisi yan zırhın altına isabet ederek alabora olmasına neden olmuştu. Maryland iki 40 cm mermi ile vurulmuştu, ama ciddi bir hasara neden olmamıştı.

    Her ne kadar Japonlar zırhlılara (ordaki en büyük teknelerdi) odaklanmış olsa da diğer hedefleri göz ardı etmediler. Hafif kruvazör Helena torpidolandı ve patlamanın şiddeti yanındaki mayın gemisi Oglala’yı alabora etti. Kuru havuzlardaki iki destroyer yakıt depolarına isabet eden bombalar tarafından yok edildi. Sızan yakıt alev adlı ve kuru havuzlar suyla karışık yakıtla dolarak içindeki gemileri yandı. Hafif kruvazör Honolulu hasar aldı ama görevine devam etti. USS Cassin destroyeri alabora oldu ve destroyer Downes ciddi hasar gördü. Tamir teknesi Vestal Arizona patladığı zaman onu çekiyordu ve ağır hasar aldı ve kıyıya çekildi. Deniz uçağı platformu Curtiss de ayrıca zarar görmüştü.

    Neredeyse 188 Amerikan uçağının tamamı yok edilmişti ve 155 i yerdeyken vurulmuştu, sabotaja karşı kolay korumak için kanat kanata park edilmişlerdi ve bu durum yok edilmelerini hızlandırdı. Barakalara yapılan saldırılar pilotların ve diğer personelin ölümünü ekledi. Bazı uçaklar ise dost ateşi ile vuruldu.

    Elli beş Japon havacısı ve dokuz denizaltıcı saldırı sırasında öldü. Japonların 441 uçağının (350 si saldırıda yeraldı) 29’u kaybedilmiş (dokuzu ilk dalgada, yirmisi ikinci dalgada) ve diğer yetmiş dört tanesi makinalı tüfek ve top atışı ile hasar görmüştü ve yirmiden fazlası uçak gemilerine sorunsuz inmişti.


    PEARL HARBOUR SALDIRISI VE ABD’NİN SAVAŞA GİRMESİ



    Roosevelt Savaş Kararını İmzalıyor ve ABD Savaşa Giriyor...



    ASYA - PASİFİK CEPHESİ


    Başlangıçta, ABD savaşa doğrudan katılmasa da, İngiltere’ye büyük ölçüde ekonomik ve askeri malzeme yönünden destek sağlıyordu.

    7 Aralık 1941’de, bir pazar sabahı, Japon uçak gemilerinden havalanan yüzlerce avcı ve bombardıman uçağı, Hawaii Adalarındaki Pearl Harbor deniz üssüne geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi. Japonlar bombaladıkları 8 Dretnoddan 6’sını batırdı ya da kullanılamaz hale getirdi. Uçak gemileri görev dolayısıyla seferde oldukları için bu saldırıdan etkilenmemiştir. Japonların bu hava taarruzu, her ne kadar başarılı görünse de esasen Japonya açısından büyük bir şanssızlık olarak kabul edilmektedir.

    Pasifik Savaşları’nın ilerleyen aşamalarında, deniz savaşlarında hava gücünün belirleyici bir rol oynadığının kanıtlanması da göstermektedir ki, hava unsurlarını taşıyan Amerikan uçak gemilerinin zarar görmemiş olması, savaşın kaderi üzerinde yaşamsal bir rol oynamaktadır.

    Yine de bu olay üzerine ABD Kongresi 8 Aralık 1941’de Japonya’ya savaş ilan etti. Kaçınılmaz olarak Japonya’nın müttefiki olan Almanya ve İtalya‘ya savaş ilan etti.

    Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Formoza’dan kalkan Japon uçakları Filipin Adalarına yönelik bir hazırlık saldırısı başlattı. Bu adalara hemen ardından Japon birliklerince çıkartma yapılarak işgal edildi.

    İzleyen aylarda Japon kuvvetlerinin ileri harekatı devam etti. Guam, Wake Adaları, Hong Kong, Malaya işgal etti. Malaya adasındaki Singapur 1942 Şubat’ında Japonların eline geçti. Japon istilası, Brunei, Saravak, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine’nin doğusu, Gilbert Adaları, Andaman Adası, ve Aleut Adaları’na kadar yayıldı. 

    MİDWAY SAVAŞI

    Pasifik Savaşlarında zaman geçtikçe istediğini alamayan Japonya, Midway’deki ABD üssüne saldırarak ABD direnişini tamamen kırmak istiyordu. Ancak ABD, Japonya iç haberleşmesinin şifrelerini çözerek saldırı planlarını önceden öğrendi. Bundan haberi olmayan Japon birlikleri ilk saldırılarının akabinde mermi almak için geri dönerken ABD uçakları tarafından pusuya düşürüldüler. Çok dramatik bir şekilde, topu topu 5 dakika içinde Pasifik’teki Japon hakimiyeti sona ermiştir. Beş dakika önce Pasifik’teki en önemli deniz gücü olan Japonya 5 dakika içinde 4 uçak gemisini ve 330 uçağını kaybederek büyük bir zayıflık içine girdiler. ABD ile eşit güce geldiler. Midway, Japonya için sonun başlangıcı oluyordu... 

    GUADALCANAL SAVAŞI

    Guadalcanal Operasyonu, 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın 3. Ana Savunma Hattı’nın bulunduğu bölge olarak bilinir. Amerika donanması, Midway zaferinden sonra gözünü Guadalcanal’a çevirdi.

    Sahil çıkartmasında oldukça zorlanıcaklarını sanıyorlardı ama Japon askerlerinden çıkartma anında hiç bir ses gelmedi. O anlık Amerikan askerleri kendilerini şanslı hissettiler. Guadalcanal’da yaşayan yerliler sayesinde Japonların bulunduğu mevzilere kadar ilerlediler.

    Guadalcanal Operasyonu oldukça yeşillik bir ortamda gerçekleşti. Japonlar bu ortamın avantajından yararlanarak askerleri kolayca uzaklaştırabildiler. Askerler ilerlerken birden çimenlerin altından çıkan askerleri görünce ölmekten kurtulamadı. Amerika gemilerden Artillery ve uçak bombardımanı sayesinde Guadalcanal mevzilerini kısa bir sürede ele geçirmeyi başardı... 


    El Alameyn Savaşları


    Rommel’in, 30 Ağustos 1942 günü İngiliz 8. Ordu’nun Alam Halfe’deki savunmasına yönelik taarruzu, 6 Eylül 1942 tarihinde geri çekilmesiyle başarısız olmuştu. General Montgomery, Eylül ve Ekim aylarında, Malta’da üslenmiş olan İngiliz hava ve deniz unsurlarının, Rommel’in ikmal hattı üzerindeki ablukası dolayısıyla Alman-İtalyan birliklerinin çok az takviye alabildiklerini ve akaryakıt stoklarının ‘sınırlı’ olduğunu bilmektedir. Gerçekte, Rommel’in sadece üç günlük akaryakıt stoku vardır. Kendi birlikleri ise düzenli olarak takviye edilmektedir. Bu bağlamda Montgomery, saldırıya geçerek Alman-İtalyan birliklerini Kuzey Afrika’dan çıkartmaya karar vermiştir.

    General Montgomery’nin planı, cephenin kuzey kesimindeki mayınlı arazide iki koridor açmaya dayanmaktadır. Hemen ardından İngiliz zırhlı birlikleri bu koridorlardan geçerek Alman-İtalyan zırhlı birliklerini imha edecektir. Cephenin güneyinden taarruz eden birlikler ise, güney cephedeki Alman-İtalyan birliklerinin cephenin kuzeyine sevk edilmelerini önleyecektir. Montgomery’nin planı, oniki günlük ve üç evreli bir plandır. Girme, imha muharebeleri ve son taarruz.

    Montgomery bu planı, Rommel’i yanıltacak bir dizi manevrayla desteklemiştir. 1942 yılının Ekim ayı boyunca, cephenin güney kesiminde siperler kazılmış ve bir akaryakıt boru hattı döşenmeye başlanmıştır. Ayrıca bu bölgeye maket tank ve jipler yerleştirilmiştir.

    Cephenin kuzey bölümünde 23 Ekim 1942 günü gün ağarmadan İngiliz topları hazırlık ateşine başlamışlardır. Hazırlık ateşi, 882 topun, herbirinin yaklaşık 600 atışıyla 5 saat sürdürülmüştür. Ardından istihkam birlikleri, piyadenin yakın desteğinde mayın temizleme işlemlerine başlamışlardır. Almanların Şeytan bahçesi adını verdikleri, çeşitli bubi tuzakları ve mayınlarla döşeli bu arazide 8 km.lik bir yolun açılmasına çalışılmıştır. Mayınlı arazinin derinliği yüzünden, çok dikkatli sürdürülmesi gereken bir işlemdir bu.

    İngiliz 30. ve 10. Kolorduları’nınn, zırhlı birlikleri için geçiş bandı oluşturmaya yönelik bu saldırısı esnasında, cephenin güney kesiminde ise İngiliz 13. Kolordusu’nun yanıltıcı taarruzu, Alman 21. Panzer Tümeni’nin ve İtalyan Ariete Zırhlı Tümeni’nin cephe hattına yapılmıştı.

    İngiliz 30. Kolordusu’nun giriştiği taarruz, çölde belirgin olamayan bir hatta kadar ilerlemeyi hedefliyordu ve bölge, Alman-İtalyan kuvvetlerinin en güçlü savunduğu bölgeydi. Saat 14:00 dolaylarında istihkamcılar tanklar için bir geçit oluşturmuşlardı. Beşyüz kadar İngiliz tankı bu banda ilerledi ancak, yoğun toz, trafik sıkışıklığı dolayısıyla hareketsiz kaldılar.

    24 Ekim 1942 sabahı Alman karargahı, bir hava taarruzuna uğramıştır. Bu hava saldırısında Alman birliklerinin iletişimi ciddi hasar görmüştür. Rommel o sıralarda Almanya’da olduğu için ona vekalet etmekte olan General Georg Stumme, hava saldırısı sırasında yaşamını yitirmiştir. Komutayı General Ritter von Thoma devralmıştır.

    İngiliz 30. kolordusu ilk mayınlı arazide çakılıp kalmıştır ve 10. Kolordu, gün boyu Alman-İtalyan mevzilerine binin üstünde çıkış yapan Müttefik hava akınlarına karşın ilerlemekte başarılı olamamıştır.

    İngiliz 51. Tümenine gün ağarırken taarruz eden panzerler, saat 16:00 dolaylarında bir ölçüde başarılı oldular. 15. Panzer Tümeni’nin panzerleri, toz bulutlarının ve arkalarına aldıkları güneşin de yardımıyla Kidney Sırtı’ndaki Avusturalya Tümeni’ni geri attılar. II. El Alameyn Savaşı’nın ilk büyük tank muharebeleri bugünün sonlarında yaşanmıştır. Yüzün üzerinde tankın giriştiği bu çatışma gece karanlığına dek sürmüş ve iki taraf da yarıya yakın tankını bu çatışmalarda kaybetmiştir. Piyadeye karşı tankların sürdürdüğü bu muharebeler iki gün boyunca sürmüş, ağır piyade kayıplarına karşın Birleşik Krallık birlikleri Kindey Sırtı’nı elde tutmayı başarabilmişlerdir.

    24 Ekim 1942 sabahı Alman karargahı, bir hava taarruzuna uğramıştır. Bu hava saldırısında Alman birliklerinin iletişimi ciddi hasar görmüştür.

    Rommel o sıralar İngiliz 8. Ordusu’nun taarruzu durmuştur. Churchill, "Savaşı kazanacak bir General bulmak gerçekten olanaksız mı" demektedir. Rommel 26 Ekim günü Tel al-Eissa yakınlarından bir karşı saldırı başlatmıştır. Bu karşı saldırıyla Rommel, tüm tanklarını Kidney tepesi civarından savaşa sürerek önceki pozisyonunu yeniden kazanmayı amaçlamaktadır. Tüm hava ve kara gücünü bölgede toplayarak 21. Panzer Tümeni’ni ve İtalyan Ariete Zırhlı Tümeni’ni Rahman yolunun güneyi boyunca taarruza geçirmiştir. Ancak ileri harekat akaryakıt sıkıntısı yüzünden durmuş, açık arazide İngiliz hava akınlarına maruz kalmıştır.

    Bununla birlikte 8. Ordu, Alman-İtalyan birliklerinin tank kayıplarına karşın başarılı olamadılar. Her ileri harekatleri tanksavar topları tarafından durduruldu.

    Bir Beaufort torpido bombardıman uçağı filosu, Tobruk limanından bir tankeri batırmış ve Rommel’in son ikmal umudunu da boşa çıkarmıştır.

    2 Kasım da başlayan bu evrede düşman zırhlılarının imhası hedeflenmiştir. Düşman açık alanda savaşmaya zorlandı. İstila edilen ikmal hatları ve taarruzlar sonucu Mihver güçleri akaryakıtı azalmıştı ve düşman ordusu dağılmıştı. Tüm çabalarda amaç, Rahman sırtı boyunca Tel el-Agakir’deki Mihver savunmasıydı. Bu saldırı yedi saat süren hava taarruzlarıyla başladı. Hava taarruzlarının hedefi Tel el-Agakir ve Sidi Abddal-Rahman bölgesiydi. Hava taarruzunun ardından 4,5 saat süren, 360 topun, 15.000 top mermisi harcayarak sürdürdüğü baraj ateşi başlamıştır. Yoğun hava saldırılarına karşın ateşi sürdüren Alman 88.likleri 128 İngiliz tankından 102 sini imha etmişlerdir. Öğleden sonra 120 Alman ve İtalyan tankı saldırıya geçmiştir. 2. El Alameyn Savaşı’nın son tank savaşı Agakir Sırtı’ndaki bu tank savaşıdır.

    3 Kasım da Rommel Hitler’e bir mesaj göndererek durumun ümitsizliği nedeniyle geri çekilme onayı ister, ama red edilir. Aynı gün General von Thoma, komuta ettiği tüm tankların imha olduğu bir savaşın sonunda esir düşmüştür.

    Direnmeye çalışmanın tüm birliklerin kaybedilmesi anlamına geleceğini bilen Rommel, Hitler’in emrine karşın geri çekilme emri vermiştir.
    4 Kasım da İngiliz 3 zırhlı tümeni Alman-İtalyan hatlarını yarmışlardır. 

    İTALYA SAVAŞI

    Müttefikler, Kuzey Afrika’daki Alman askeri varlığını ortadan kaldırdıktan sonra İtalya’ya yöneldiler. İtalya’ya bir çıkarma yapılmasından önce Sicilya Adası’ndaki Alman askeri gücünün de kırılması gerekmiştir.

    Sicilya çıkarması 10 Temmuz 1943 günü, "Husky Harekatı" kodadıyla başlatılıyor ve adanın güney doğu sahillerine yapılıyor.

    3 Eylül 1943’de Müttefikler İtalya yarımadasına çıkartma yaptılar. İtalya topraklarına Müttefik çıkarması iki noktadan yapılmıştır. General Montgomery’nin 8. Ordusu, Sicilya’dan hareketle dar Messina boğazını geçerek İtalyan çizmesinin parmak ucuna çıkmıştır.

    İkinci çıkartma operasyonu olan Salerno çıkarması ise, Salerno’nun güneyindeki iki plaja, bir İngiliz, bir Amerikan kolordusu tarafından yapılmıştır. Çıkarmanın üçüncü gününde Müttefik haraketı durdurulmuş, ancak ilerleyen günlerdeki takviyeler ve ağır bombardımanlar sonucu sağlam bir köprübaşı oluşturulabilmiştir.

    Aynı gün İtalya, Müttefiklerle mütareke imzaladı, fakat bu mütareke Salerno çıkarmasına kadar gizli tutuldu.

    Çıkartma birlikleri esas hedefleri olan Napoli’ye harekatın üçüncü haftasında ulaşıyorlar.

    22 Ocak 1944’te Müttefikler Roma’nın 40 km. güneyinde, Anzio’ya bir çıkartma daha yapıyorlar.

    Çok çetin çatışmalarla geçen İtalya savaşları, 29 Nisan 1944’te İtalya topraklarındaki Alman birlikleri müttefiklere teslim olmasıyla sona ermiştir. 

    KURSK SAVAŞI

    Kursk Savaşı, II. Dünya Savaşı sırasında Doğu Cephesi’nde, Alman kuvvetlerinin Sovyetlerin Kursk çıkıntısına karşı giriştikleri genel taarruzdur. Doğu Cephesi’nde 1943 yılının en önemli çatışmalarından biri olan Kursk Savaşı, tarihin en geniş kapsamlı tank meydan savaşı olarak bilinir. Taraflar 6 binden fazla tankı savaşa sürmüşlerdir. Her iki tarafın kayıpları da korkunçtur. Her ne kadar Rus kayıpları Almanlarınkinden fazlaysa da, Kursk Meydan Savaşı, Alman zırhlı birliklerinin Ölüm Şarkısı olmuştur. Çünkü Almanlar, Doğu Cephesi’ndeki neredeyse tüm zırhı birliklerini Kursk savaşına sevkettiler. Kursk savaşına katılan Alman birlikleri de Doğu Cephesi’ndeki birliklerin neredeyse yarısından fazlaydı. Almanlar, Kursk’da son kozlarını oynuyorlar.

    Sovyet cephesinin Kursk’un batısında oluşturduğu çıkıntıya kanatlardan girerek bir kuşatma harekatı yapılması planı, 3 ve 4 Mayıs 1943 de Hitler’in ordu komutanları ve kurmaylarıyla yaptığı toplantıda masaya yatırılmıştır. Planı ortaya atan Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı general Zeitzler’dir. Zeitzler böylece çok sayıda Rus tümeninin yok edileceğini ve Sovyet ordularının savaş gücünün önemli ölçüde yıpratılacağını düşünmektedir. Öte yandan Kursk, Kırım – Moskova ve Voronej – Kiev yollarının üzerindeki önemli bir kavşak olması dolayısıyla stratejik bir atbaşıdır.

    Kursk bölgesi, cephe hattında 225 km. kadar batıya doğru uzanan, 250 km. genişliğinde bir çıkıntı oluşturuyor. Bu bölgenin kuzeyinde Orel, güneyinde ise Belgorod - Harkov cepleri yer alıyor.

    General Model bu savaş planına hazırlıklıdır. Hava fotoğraflarını ve istihbarat raporlarını masaya serer. Bütün bunlar göstermektedir ki Ruslar, Kursk çıkıntısının hemen gerisinde derinliğine ve çok etkili savunma mevzileri oluşturmuşlardı. Ayrıca birliklerinin önemli bir kısmını çıkıntının ön kesimlerinden geriye çekmişlerdi. Ayrıca Zeitzler’in yarma yapmayı planladığı kesimlere de büyük ölçekte tanksavar ve topçu teşkilleri yığmışlardır.

    Model’e göre Kursk bölgesindeki Sovyet birliklerinin bu düzenlenişi onların, tam da Zeitzler’in planladığı tarzda bir saldırıyı beklediklerini göstermektedir.

    General Model ve general Guderian’ın itirazlarına karşın toplantının sonunda general Zeitzler’in planı onaylanır. Harekatta kullanılacak birliklerin sevkine derhal başlanır.

    1-4 Haziran 1943 günleri, tarafların Kursk civarında, karşılıklı giriştikleri hava taarruzlarıyla geçer. 1 Haziranda Sovyet hava kuvvetleri Orel, Biryamsk ve Simolensk’deki Alman havaalanlarına, ulaşım hatlarına saldırdılar. Ertesi gün Kiev ve Roslavl’a hava saldırıları düzenlediler. Aynı gün Luftwaffe de Kursk bölgesindeki Sovyet mevzilerini bombaladı. 4 Haziranda da Moskova’nın gerisindeki Gorki’deki Sovyet tank fabrikalarını bombaladılar.

    Hemen ertesinde Almanlar 5 Haziran günü sabaha karşı saat 05:30’da Kursk’da saldırdılar. Kuzeyde, general Model komutasındaki yedi zırhlı tümen, iki mekanize tümen ve dokuz piyade tümeni, Orel yönünden taarruza geçer. Güneyde Von Manstein komutasındaki on zırhlı tümen, bir mekanize tümen ve yedi piyade tümeni ise Belgorod’dan kuzey ve kuzey doğu yönünde harekata giriştiler. Toplam 17 zırhlı, 3 mekanize ve 16 piyade tümeninden oluşan toplam 36 tümenle taarruza girişmişlerdir.

    Bir hafta boyunca Almanların birbiri ardına giriştikleri sert saldırılar Rusların inatçı savunmalarını yaramamıştır. Sonunda geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

    Kursk Savaşı, Almanlar açısından Doğu Cephesinde artık büyük çaplı bir taarruz umutlarının tümüyle yok olduğu bir dönüm noktasıdır. 

    İkinci Dünya Savaşı’nin sonlarına doğru Normandiya sonrası Avrupa’da sürekli çekilmek zorunda kalan Naziler son savunma hattı olarak Fransa ile Almanya arasındaki dağlık Ardennes (Ardenler) bölgesinde yaklaşık 100 km boyunda bir cephe oluşturdu. Hızla ilerleyen müttefikler bir anda bu Nazi duvarına takıldılar ve bütün zamanlamaları saştı. Bundan faydalanan Naziler mükemmel bir lojistik operasyonla artık kaybedilmiş olan doğu cephesinden yüzbinlerce askeri ve yüzlerce tankı gizlice ve hızla bu son direnişe getirdi. Müttefikler artık Nazilerin ofansif kabiliyetinin kalmadığını ve bunun umutsuz bir son direniş oldugunu sanıyordu. Ancak Wehrmacht onlara ölmediğini kanıtlarcasına inanilmaz bir karşı saldırı baslattı.

    İngiliz generali Montgomery’nin birliklerinin cepheye gelmesi gecikince Almanlar muttefikleri kısa surede ezdiler ve cephe yarıldı. Ancak Hitler o zamanlarda artık iyice kafayı yemiş oldugu ve generallerine (bazıları ona suikast düzenlemeye kalktığından beri) güvenmediği için onların lafını dinlemedi ve birliklere parise ilerlemelerini emretti ve birlikler emri uygulayınca İngilizler arkalarına dolaşıp ikmal yollarını kestiler ve bu birlikler yakıtsız kalarak esir düştüler. Oysa ki plan uyarınca kusatmayı yaranlar muttefik lojistik desteğini kesselerdi Avrupa anakarasındaki bütün muttefik güçleri tuzağa düşecek ve belki de savasi Naziler kazanacaktı. Bu savaşa "Battle of the Bulge" denmesinin sebebi de cephenin yarılmadan once 20 km kadar muttefiklere dogru genisleyerek bir cikinti olusturmasidir. Bu savas aynı zamanlada "Ardenler Savaşı" olarak da bilinir.


    Leyte Körfezi Savaşı

    Uzakdoğu´daki Japon tükenişini gören Amerikalı general Mc Arthur‚ Japonya´ya ağır ve altından kalkamayacağı bir darbe indirilmesini istiyordu. Bunun için Filipinler´in kontrolü elzem durumdaydı. Böylelikle Çin ile doğrudan bağlantı sağlanacak‚ Japonya ağır bir darbe yiyecekti.

    Başlatılan operasyon ile Japonların 1 zırhlısı‚ 3 uçak gemisi ve 480 uçağı imha edildi. ABD ise 130 uçak dışında birşey kaybetmedi. Leyte Körfezi ele geçirilerek Filipinler üzerinde denetim sağlandı. Japonlar ise deniz güçlerini neredeyse tamamen kaybettiler. 

    Market Garden Operasyonu

    Market Garden Operasyonu 17 Eylül - 25 Eylül 1944 II. Dünya Savaşı´nda Müttefik Kuvvetleri´nin Hollanda´nın Arnheim şehrine yaptığı hava çıkartma operasyonudur. Genel olarak Müttefik Kuvvetleri için olumsuz geçen bir operasyondu.

    General Montgomery´nin planı dahilinde‚ üç kademeli bir hava indirme operasyonu ile Hollanda´nın Arnhem şehrine kadar olan köprüler ele geçirilecek ve oluşturulan bu hattan (Hells Highway) İngiliz 30. Tümeni zırhlı birlikleriyle Arnhem şehrine ulaşacaktır.

    Tarihin en büyük hava indirmesidir. Hava indirmesi üç gün sürmüş‚ birliklerin üçte biri planörlerle belirlenen hedeflere bırakılmıştır.

    Operasyonun sebebi Alman hattının ikmal yetersizlikleri nedeniyle kırılamaması‚ General Patton´nun birliklerinin Aachen şehri önlerinde durmasıdır. hedefi ise Alman sanayi bölgesi Ruhr´a Siegfried hattını by-pass ederek saldırmak ve savaşı 1945 yılına girmeden bitirmektir.

    Alınan istihbaratın müttefiklerce değerlendirilmemesi sonucu Arnhem’e indirilen İngiliz 1. Hava İndirme Tugayı‚ bölgede bulunan alman 2. SS Panzer Birliği´nin saldırıları sonucunda‚ hiçbir zırhlı desteği olmadan‚ 25 eylüle kadar Arnhem´de tutunmuştur. Bu tarihte cepheye indirilen paraşütcülerden kalan 2200´ü de Arnhem´den çıkarılmıştır. Müttefik saldırısı beklenen sonuçların çok uzağında kalmıştır. 

    ALMANYA´NIN TESLİM OLUŞU

    Sovyetlerin‚ Berlin´i işgali ardından kurtulma şansının olmadığını anlayan Hitler 30 Nisan 1945´de sevgilisi Eva Braun ile birlikte Siyanür kullanarak intihar etti.




    Hitler´in Öldükten Sonra Çekilen Bir Resmi ve Gazetelerde Çıkan Ölüm Haberi...






     



    Alman Komutanlar Teslim Belgesini İmzalıyorlar...


     


     

    İlk resimdeki ceset Hitler’e ait değildir. Bu, Sovyetler’in propaganda amaçlı çektiği uydurma bir resimdir. Zira Hitler ve karısı Eva Braun’un cesetleri, Hitler’in yaveri Otto Günsche tarafından yakılarak yokedilmiştir.


    Bu arada 2. resimdeki gazete ise meşhur ABD ordu gazetesi Stars and Stripes’ın özel baskısıdır ki bu haber askerler arasında "Stars and Stipes’da savaş boyunca yayınlanan en iyi haber" diye de bilinir. 

     
     
      sanalkutuphanemiz.tr.gg  
     
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol