
İnsanoğlu da tarihte verdiği savaşlar boyunca bir çok durumda modern muharebe usüllerini terkedip, ilkel atalarının yaptıkları savaşlara benzer mücadeleler vermiştir. Süngü savaşları ile ilgili yazımda Irak’ta bir İskoç birliğinin cephanesi tükenince nasıl süngüleriyle düşmana saldırdıklarından bahsetmiştim. 21. yüzyılın her türlü teknolojik imkanına sahip bu birlik o gün, o umutsuz saatte adeta Robert Bruce komutasındaki atalarının Bonnockburn Meydan Muharebesi’nde İngilizler’e karşı verdiği mücadeleyi aratmayacak ilkellikte bir mücadele vermişlerdir. Bu ne ilktir, ne de son olacaktır. İnsan tarih boyunca savaş esnasında hayatta kalmak veya uğruna savaştığı değerleri korumak için elinde yeterli imkan kalmayınca, çoğu kez ilkel atalarını taklit etmiştir ve edecektir.
Modern savaşın doğum sancıları olarak nitelendirebileceğimiz Amerikan İç Savaşı’nda, Virginia eyaletindeki küçük bir bölge olan Manassas’ta yaşanan büyük muharebeler sırasında cereyan eden bir hadise, tam da taş devrine dönüş niteliğinde bir olaydır. 1862 yılının 30 Ağustos günü yaşanan bu olay, tarihe Rock Fight(Taş Savaşı) olarak geçmiştir.
Amerikan İç Savaşı’nın en büyük muharebelerinden biri olan 2. Manassas Muharebesi’nin son günüdür. Tam bir sene önce aynı yerde Konfederasyon Ordusu önemli bir zafer kazanmıştır. O muharebede yıldızı parlayan ve dünyaca ünlü Stonewall(taş duvar) lakabını kazanan Tümgeneral Thomas J. "Stonewall" Jackson bu muharebede Konfederasyon Ordusu komutanı General Robert E. Lee’nin komutasındaki iki kilit isimden biridir. Konfederasyon Ordusu’nun sol kanat komutanı olarak kendisine verilen görev, düşmanı Manassas’taki henüz bitirilmemiş demiryolu hattı boyunca durdurup, Lee’nin diğer kilit adamı olan sağ kanat komutanı Tümgeneral James Longstreet’in muharebe alanına yetişmesini beklemektir. O gün Jackson ve kolordusu, Tümgeneral John Pope komutasındaki Birlik Ordusu’nu durdurmuştur. Öğleden sonra saat 15:00’da en son birliği de savaş meydanına varan Longstreet, saat 16:00’da taarruza kalkmış ve Pope’un ordusunun yanına saldırmıştır. 25000 askerle yapılan bu tarruz, Amerikan İç Savaşı’nın en büyük eş zamanlı taarruzudur. Longstreet’in muharebe meydanına geldiğinden habersiz olan Birlik Ordusu bozulmuş ve ağır kayıplar vererek geri çekilmiştir. Toplam zayiatları 10000 civarındadır.

İşte Longstreet’in muharebe meydanına ulaşmasını bekleyen Jackson’un kolordusu, Pope’un arka arkaya taarruzlarına direnirken, bahsettiğimiz Taş Savaşı gerçekleşmiştir.
O gün, yani 30 Ağustos 1862’de, saat 15:00’da, Birlik Ordusu’ndan General Fitz John Porter’ın 5. Kolordusu, Jackson’un savunmasına son darbeyi vurmak üzere taarruza kaldırılmıştı. 3. Kolordu’ya bağlı Tuğgeneral John Hatch’in 1. Tümeni, Porter’ın sağ yanını desteklemek üzere görevlendirilmişti. Hatch, tümenini 6 taarruz hattına ayırmış ve ilk 2 taarruz dalgası olarak da Albay Timothy Sullivan’ın tugayını görevlendirmişti. Sullivan’ın ilk taarruz hattı olan 21. Ve 35. New York Alayları, demiryolu inşaatı olan toprak set üzerinde savunma yapan Tuğgeneral William Starke’ın tümenine bağlı Albay Leroy Stafford komutasındaki Lousiana Tugayı’yla muharebeye tutuştular. Sullivan’ın New Yorklu askerleri, ağır ateş altında ilerlemiş ve toprak setin diğer yanına mevzilenerek diğer taarruz dalgasını(23. Ve 80. New York Alayları) beklemeye koyulmuşlardı. Bu sırada toprak setin iki tarafındaki birlikler arasında sert bir ateş teattisi yaşanmıştı. Birlik Ordusu’nun ikinci taarruz dalgası ağır ateş altında toprak sete ilerlerken, Tuğgeneral Marsena Patrick’in New York Tugayı’da üçüncü taarruz dalgası olarak harekete geçmişti.

30 dakika kadar süren yoğun ateş teattisinin ardından Stafford’un Lousianalı askerlerinin ellerindeki mermileri tükenmişti. Daha fazla mermi istense de bekleyecek zaman yoktu. Patrick’in New York Tugayı yaklaşırken, 1. Lousiana Alayı’ndan O’Keefe isimli bir İrlandalı ayağa fırlamış ve arkadaşlarına “Haydi onlara taş yağdıralım çocuklar!” diye bağırmıştı. Bu sözleri, toprak setin öteki yanında mevzilenmiş Sullivan’ın New Yorklu askerlerinin tepesine yağdırılan irili ufaklı taş yağmuru takip etti. New Yorklular da bulundukları yerden aynı şekilde karşılık verdiler. İki tugay arasında yaşanan bu taş savaşı yaklaşık 10 dakika sürdü. Porter’ın ana saldırısının bozulmasıyla, Sullivan ve Patrick birliklerini geri çektiler ve Stafford’un Lousianalı askerleri toprak setteki mevzilerini korumuş oldular.
10 dakikalığına da olsa, modern bir muharebe, ilkel bir mücadeleye sahne olmuştu. O’Keefe ve Lousianalı arkadaşları belki inandıkları dava için, belki de sadece hayatta kalmak için düşmana taşlarla saldırdılar. Bilemiyoruz. Tek bildiğimiz şey, bu olayın savaş boyunca Konfederasyon Ordusu ve güneyli siviller arasında bir motivasyon unsuru olması ve aradan geçen 146 yıla rağmen ününü koruması. Ama en önemli özelliği şüphesiz modern savaşın her zaman modern yollarla yapılmayacağını göstermesi.