TÜRKİYE CANIM FEDA


   
  SANAL KÜTÜPHANEMİZE HOŞGELDİNİZ
  Yunan silahlanması ve olası savaş
 


Yunan silahlanması ve olası savaş 

Türkiye üzerindeki emellerini AB'nin kanatları altında gerçekleştirmeyi hedefleyen Yunanistan'ın en önem verdiği husus hiç şüphesiz Adalar Denizi'dir. Burada emellerine ulaşabilecek bir Yunanistan'ın deniz altındaki yeraltı kaynaklarına tamamen sahip olmasının yanı sıra askeri, siyasi ve ulaştırma konusunda kazanımlar elde etmesi de söz konusu olacaktır. Giderek bir enerji boru hatları terminali haline gelecek gibi gözüken Türkiye bu avantajı, Batı'daki deniz ulaşımını tamamen kontrol altına alabilecek bir Yunanistan'ın özellikle kıta sahanlığı ve karasuları konusundaki emellerine ulaşması halinde kaybedebilecektir. Bu çizgide hareket eden komşumuz, özellikle AB üzerinde mevcut hükümetin zaafından da yararlanarak Kıbrıs konusunda kazanımlar elde etmek isterken Adalar Denizi'ndeki karasularını da genişletmek için atağa kalktı. Geçmişte PKK ve Ermeni terör örgütlerine verdiği destek de, amaçlarını gerçekleştirmek için her zaman zayıf anımızı kollayan veya bizi zayıflatmak isteyen bir Yunan gerçeğini ortaya koyuyor. Buradan hareket eden birçok üst düzey yetkilimiz de çeşitli vesileler ile gelecekte Yunanistan ile bir çatışmaya girmenin kaçınılmaz olduğunu dile getirmiştir. Türkiye'de Yunanlılara toz kondurmak istemeyenler sahte dostluklardan bahsetse de Yunanlıların Kıbrıs ve Adalar Denizi'nde kazanımlar elde etmeleri halinde üzerimize başka taleplerle gelecekleri de açıktır.

Bu bağlamda yine, TBMM Başkanının da, Adalar Denizi'nde karasularını 12 mile çıkarmaları durumunun "Casus Belli" (savaş nedeni) sayılmaması gerektiği yönündeki beyanlarını da anlamak olası değildir. Çünkü Yunanlılar bu amaçlarından vazgeçmedikleri gibi sistematik şekilde Adalar Denizi'ndeki ada ve adacıkları silahlandırıyorlar. Bunu ne amaçla yaptıkları da açıktır.

EGE'DE YUNAN ASKERİ VARLIĞI

n Yunanlılar, anlaşmalara aykırı olarak, tek bir asker dahi bulundurmamaları gereken adaları silahlandırdıkları gibi, harita üzerinde yer almayan kayalık adacıkları bile askeri amaçlara uygun hale getiriyorlar. Mağaraları denizaltıların gizlenebileceği şekilde tadil ediyor, tepeler arasındaki çok dar koyları yine savaş gemilerinin üstlenebilecekleri ve savaşabilecekleri hale getiriyorlar.

Özellikle Kardak krizinden sonra sistematik bir şekilde silahlandırılmaması gereken 80 kadar ada ve adacığa silah yığılmıştır. Bu ada ve adacıklara gözetleme kuleleri de yapılmıştır. Ayrıca yine bu adalardan,

Limni'de 88. SDI (Stratiotiki Diokisi-Askeri Komutanlık) (Tugay gücünün üzerinde),

Midilli'de 98. ADTE (Anotera Diokisi Tagmaton Etnofylakis -Milli Muhafızlar Yüksek Komutanlığı) (Tümen gücünde),

Sakız'da 96. ADTE (Tugay gücünde),

Sisam'da 79. ADTE (Tugay gücünde),

İstanköy'de 80. ADTE (iki tank taburlu, 4 piyade taburlu, bir destek taburlu tugay üzerindeki kuvvet) ve

Rodos'da 95. ADTE'yi (Toplam 15 bin askerin üzerinde biri mekanize-zırhlı iki tugay) bulunduran Yunanistan'ın mevcut gücünü bu sıralarda silah altına alacağı sözleşmeli askerlerle de arttıracağı söyleniyor. Yine özellikle Türkiye'ye karşı Adalar Denizi'nde elverişli bütün ada ve adacıkları birer uçak gemisi gibi kullanmayı amaçlayan Yunanistan'ın bu durumdan sonuna kadar yararlanmayı ve bunu bir askeri üstünlük haline getirmeyi amaçladığı da ortadadır.

Ayrıca milli savunma politikası "düşman Türkiye" anlayışına göre şekillenen Yunanistan'ın fert başına düşen savunma harcamalarının Türkiye'den çok fazla olması da dikkate değer bir konudur. Türkiye'nin fert başına düşen savunma harcamaları yaklaşık 112 dolar iken Yunanistan'da bu rakam 611 doları bulmaktadır. 1997­2003 yılları arasında Yunanistan'ın silahlanma ve modernizasyon harcamaları, yaklaşık 20 milyar dolardır. Yunanistan, savunma harcamalarının gayri safi milli hâsılaya oranı yönünden AB ülkeleri arasında birinci, dünyada silah ithal eden ülkeler arasında üçüncü konumdadır. Bu durumun özellikle, savunma harcamalarımızın yüksek olduğunu maksatlı olarak veya cahilce iddia eden aydınlarımız ve maydınlarımız (mandacı aydınlar) tarafından bilinmesinde yarar vardır. En ufak bir zafiyet anımızda bize zarar vermek üzere bıçaklarını bileyli/keskin tutan Yunanistan, başımıza bir illet gibi sarılan PKK terörünün ve daha önceki Ermeni terörünün de baş yaratıcılarındandır. Abdullah Öcalan'ın son sığındığı yerin Kenya'daki Yunan elçiliği olduğu unutulmamalıdır. Yine bu ülkenin Suriye ve Ermenistan ile ikili askeri anlaşmalar yaptığı ve Türkiye ile olası bir savaş durumunda Kıbrıs'a müdahale amacıyla Suriye'nin hava üslerini kullanmak konusunda Suriye'nin onayını aldığı da bilinmektedir. Karnesi bu kadar zayıf ve üzerimizdeki emelleri bu kadar açık olan bir ülkenin zayıf bir anımızda ortaya çıkarabileceği olası bir savaş durumundaki stratejisi, AB ve ABD'den gelecek baskılarla savaşın uzun sürmeyeceği varsayımına göre hazırlanmıştır.

Türkiye'nin çok zayıf bir anında saldırının koşul ve bahanelerini yaratacak olan Yunanistan'ın bu noktadaki amacının toprak kazanımı olacağı açıktır. Yunanistan'ın silahlanmasını savunma amaçlı olarak nitelendirenlerin Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin silah envanterini incelemeleri ve Yunanistan'da niçin bu denli silahlanma yatırımının yapıldığını veya niçin anaokuluna giden çocuklara bile Türk düşmanlığı aşılandığını kendi kendilerine sormaları gerekir. 


OLASI SAVAŞIN GELİŞME ŞEKİLLERİ

Trakya Cephesi: Türkiye'nin olası bir zayıf anında başlayabilecek bir savaşta, Yunanlıların süratli bir şekilde, özellikle Adalar Denizi ve kıyılarımızda kazanımlar elde etmeyi amaçlayacakları açıktır. Bütün cephelerde süratle elde etmeyi hedefleyecekleri bu kazanımlardan sonra ağababaları olan büyük ülkelerin tarihte her seferinde olduğu gibi Yunan haritasında yeni bir genişlemenin oluşmasına yardımcı olmalarını bekleyeceklerdir. Ne var ki en zayıf olduğumuz zamanlarda bile tokadımızı yiyen Yunanlıların, Kanuni Sultan Süleyman'dan bu yana en güçlü ve deneyimli günlerini yaşayan ordumuzdan yine bir darbe yemeleri kaçınılmaz olacaktır.

Ancak Kıbrıs'ta giriştikleri 1974 darbesi benzeri bir çılgınlığa soyunabilecek bir Yunanistan'ın, belki de öteki komşularımızla olabilecek bir çatışma veya içimizdeki bir ihanet başkaldırısından da yararlanma amacıyla başlatabileceği böylesi bir girişiminde savaş cephemiz öncelikli ve ağırlıklı olarak Adalar ve Adalar Denizi Kıyılarımız ile koşullar gerektirirse Trakya ile Kıbrıs olacaktır.

Böyle bir girişimde ilk vuranın karşı tarafa göre bir adım önde olacağı ve özellikle hava saldırıları sonucu hasmının hava gücünü saf dışı ederek deniz ve kara gücünü destekleyecek bir hava şemsiyesi elde edeceği görüşü önemli bir husustur. Bu noktada ilk vuranın Yunanistan olacağı varsayılırsa, Yunanlıların Batı Anadolu'daki bazı önemli hava üslerimize verebilecekleri zarar onları belki birkaç gün için bir adım öteye taşırsa da, büyük ülke olmamızın sağlayacağı avantaj nedeniyle göreceli olarak Orta ve özellikle Doğu Anadolu'daki üslerimize zarar veremeyecekleri de gerçektir. Kaldı ki özellikle Barış Kartalı Projesi, diğer adıyla Havadan İhbar ve Kontrol (HİK) sistemi kapsamında edinmekte olduğumuz 4 adet B737-700 (+2 opsiyonlu) Boeing erken uyarı uçağına gözükmeden Yunan Anakarası'ndan Batı Anadolu'yu vurmanın da çok kolay olmayacağı açıktır. Yine kaldı ki bir ilk vuruş Yunanistan'dan gelse bile özellikle böyle bir olası savaşın üçüncü gününden sonra her iki tarafın da hava ve deniz güçleri ciddi ölçülerde azalacağı için, Türk Ordusu'nun mükemmel işleyen seferberlik sistemiyle, Kara Kuvvetlerimiz bütün cephelerde artan asker sayısıyla kesin sonuca gidecektir. Eğer, Kıbrıs'ta 1974'de EOKA-B terör örgütü lideri Nikos Samson'un hükümet darbesi, Kardak'daki gelişmeler ve kıta sahanlığında petrol arama gibi Yunanlılar tarafından başlatılan benzeri ve kendi çıkarları açısından gerek gördükleri bir girişimi Adalar Denizi'nde başlatması ile gelişebilecek olaylar sonucu ilk vuruşu Türkiye yapmaya karar verirse bu sefer bizim bir değil birkaç adım daha öne geçeceğimiz çok açıktır.

Böylesi bir savaşta, Trakya'daki nitelik ve nicelik bakımından bariz gücümüzü dikkate alacak olan Yunanistan'ın, nüfusunun bir milyondan fazlası Türk olan Bulgaristan'ı da göz önüne alarak Trakya cephesinde bir taarruza geçemeyeceği söylenebilir. Hatta Yunan Ordusu'nun Trakya'daki gerçek amacının böyle bir savaş oluştuğunda Meriç nehrinden başlayarak Yunanistan içlerine kadar uzanan, sulama kanalları, bataklıklar ve engebeli bir coğrafya ile dolu arazi yapısından da yararlanmak amacıyla, ordusunun Adalar'daki gücünün arta kalan kısmının hemen tamamının bulunduğu Trakya'da 10-15 kilometre geriye çekileceği ve Türk Ordusu'nu burada karşılayacağı da tahmin edilmektedir. Bu konseptte, Xanthi'de konuşlanmış Yunan 4. "D" Kolordusu'nun ana görevinin yaklaşık 100 kilometrelik sınırı korumak olduğu açıktır.

TRAKYA'DA YUNAN VARLIĞI

Bu cephede Yunanlılar'ın;

12. Mekanize Piyade Tümeni'ne bağlı 7. Mekanize Piyade Tugayı ve 31. Mekanize Piyade Tugayı'nın, 26. Mekanize Piyade Tümeni'ne bağlı 3. Mekanize Piyade Tugayı ve 30. Mekanize Piyade Tugayı'nın, ve 20. Zırhlı Tümen'e bağlı, 21. Zırhlı Tugay'ın Pindus Süvari alayı, 23. Zırhlı Tugay'ın 3. Süvari Alayı (Dorylaeon), 25. Zırhlı Tugay'ın 2. Süvari Alayı (Ephesus!!!) ve 50. Bağımsız Mekanize Piyade Tugaylarının çeşitli kademelerde görev alacakları düşünülebilir.

Ayrıca, Kozani'deki Yunan 1. (A) Kara Kolordusu'na bağlı 8, 9, 10, 15.

Piyade Tugayları ve 24. Zırhlı Tugayı ile, Veroia'da konuşlanmış 2. (B) Kolordusu'na bağlı 1. Piyade Tümeni, 1. Komando Tugayı, 71. Hava İndirme Tugayı, 2. Mekanize Piyade Tugayı, 33. Mekanize Piyade Tugayı, 34. Mekanize Piyade Tugayı ve Hava Tugayına (Helikopter birliği) bağlı birliklerin Meriç yakınlarındaki ön cepheye çeşitli kademelerde yardım edecekleri ve hatta birliklerimizin gerisine sızmaya ve lojistik yollarımızı kesmeye teşebbüs edecekleri de düşünülebilir. Özellikle 2. (B) Kolordu'suna bağlı mobil birliklerin Meriç boyunda Türk birliklerinin gerisine, Adalar Denizi'ndeki Türk Adaları'na, kıyılarımızdaki belli noktalara veya kendi adalarına indirme teşebbüsünde bulunabilecekleri beklenebilir.

Bu bölgedeki savaşta Yunanlıların özellikle ellerindeki 109 adet M109 (155 mm.) ve 183 adet 203 mm.lik M-110 A2 obüslerinin büyük bir kısmıyla Türk gücüne karşı koymak isteyecekleri düşünülebilir. Bunların karşısında ordumuzun da özellikle yeni, 155 mm.lik Panter çekili obüs, 155 mm.lik Fırtına Kundağı motorlu toplarla ve yine 203 mm.lik M-115, 155 mm.lik M-114A ve M-101 A1 kundağı motorlu toplarla Yunan güçlerini yoğun ateş altına alması beklenir.

Olası bir savaşta sınırdan 20 kilometre kadar geriye çekileceği beklenen Yunan kuvvetlerinin Türk zırhlı güçlerine ve bunları arkadan destekleyen Türk mobil topçu güçlerine cevap vermesi beklendiğinden bu cephedeki savaşın başlangıçta zırhlı birlikler arasında geçmesi kaçınılmazdır. Türk birlikleri geriye çekilmiş Yunan güçlerine muhtemelen bütün bir cephede savaşmaktan kaçınacaklar ve belli noktalardan sürpriz taarruzlarla hareketli güçlerini kullanarak saldıracaklardır. Yine muhtemelen bazı Yunan zırhlı güçleri de ana güçlerini arkada, Türk topçusunun menzili dışında tutmak isteyerek, yine hareketli zırhlı birlikler ve kundağı motorlu topların desteğiyle Türk birliklerinin gerisine, Türk takviye ve lojistik destek birlikleriyle ana taarruz gücünün arkasına geçmek isteyeceklerdir. Bu bölgedeki bir savaşta, Yunanlıların savaşın uzamasının ABD gibi üçüncü ülkelerce baskı yoluyla engelleneceğine güvenerek özellikle Adalar Denizi'nde elde etmiş oldukları olası kazanımları korumayı amaçlayacakları düşünülebilir. Savaşın uzama ve gelişmesine göre özellikle Dedeağaç-Xanthi dar bölgesini, denizden çıkarma veya havadan indirmeyle ele geçirebilecek Türk kuvvetlerinin Yunan Ordusu'nun büyük bir kısmını kuşatabilecekleri ve Selanik'e ulaşabilmek için önlerinde hiçbir gücün kalmayacağı da bir olasılıktır.

Yine böyle olası bir savaşta Türkiye'nin elindeki; Toros­230, Toros­260, ML­270 MLRS (12x227 mm), WS-1A (4x320mm), T­122 CNRA (40x70mm.) TR­107 (12x107 mm) RA 7040 (40x70mm) gibi çeşitli roketleri ve MGM-140A ATACMS gibi taktik savaş alanı roketlerini, Yunanistan'ın da M270 MLRS (12x227 mm), RM­70 (40x122 mm) roketleri ile MGM-140A ATACMS'ları yoğun olarak özellikle Trakya Bölgesi'nde kullanacağı düşünülebilir.

Yine bu savaşta Limni'nin de her iki taraf için ağırlıklı bir rolü olacağı açıktır. Muhtemelen de savaşın önemli ve can alıcı bir kısmı bu ada ve çevresinde yaşanacaktır.

TÜRK ASKERİ VARLIĞI

Türk ordusunun Trakya cephesinde büyük bölümünü kullanacağı 2-3 kolordu ve bunlara bağlı yaklaşık 5 zırhlı, 8 mekanize ve 3 piyade tugayına karşı, Yunanlıların savaşın ilk günlerindeki beklentilerine erişemediklerini düşündükleri anda ana kuvvetlerini çok daha gerilere, Selanik yakınlarına bile çekmeyi düşünülebilecekleri de bir olasılıktır.

Savaşın uzaması durumunda, ciddi ve düzenli bir seferberlik deneyimi olan ordumuzun, savaş alanında edineceği altıya bir üstünlükten ve terörle mücadeledeki deneyimlerinden de yararlanarak, Yunanlıların çok güvendikleri, Leopard II tankları ve Apache AH-64A helikopterlerinin, HAWK, OSA-AK, TOR-1M ve Stinger, ASRAD gibi kısa ve orta menzilli yerden havaya uçaksavar füzelerinin süreç içinde azalmasından da yararlanarak zırhlı destekli üstün piyade güçleriyle Yunanistan içlerine girmesi ve belli bölgelerde Yunan güçlerini adacıklar halinde kuşatması söz konusudur. Seferberlik konusunda Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında beceriksizlik örneği veren ve skandallar yaşayan Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin yoğun savaş gücümüze yanıt verebilecek bir şekilde 300.000'in üzerine çıkarabilmeyi hesapladığı yedek güçlerini, savaşın uzaması sürecinde muharebe alanlarına intikal ettirmesi de yine çok güç olacaktır. Bu bakımdan Yunanistan'ın oyalama taktiği uygulayacağı ve süreç içinde ABD ve özellikle AB'yi arkasına almayı ve eğer elde edebilmiş ise Adalar Denizi'ndeki olası kazanımını korumaya çalışacağı, diğer iki cephede savunmada kalacağı düşünülebilir. Taarruz savaşında tarihsel ve geleneksel olarak çok başarılı olduğu bilinen Türk Kara Kuvvetleri'nin, azalmış olan Yunan hava unsurlarının yokluğundan da yararlanarak Yunan ana karasında süratle Vardar nehrine erişmeleri, savaş sürecinin uzamasına bağlı olan bir gelişme olacaktır. Özellikle böyle bir kara savaşında, Yunan birliklerinin kadrolarının genelde eksik olduğu ve seferberlik sistemlerinin iyi işlemediği de dikkate alınmalıdır.

Adalar Denizi cephesi başta olmak üzere bütün cephelerde Türk ve Yunan Ordularına ait Özel Kuvvetler ve komando kuvvetlerinin, özellikle Deniz Piyade Tugayımız ve Yunan 32. Deniz Piyade Tugayı'nın tarafların cephelerinin gerisinde yoğun olarak kullanılacağı ve bunların tarafların stratejik noktalarını ve ikmal yollarını hedefleyeceği hususu da olası bir savaşın gelişmesinde önemli rol oynayacaktır. Yine Kardak'ta sessizce istediği noktaya sızma başarısını gösterebilmiş olan SAS Komandolarımızın özellikle adalarda önemli görevler üstleneceği de açıktır.

"Megali İdea" çerçevesinde genişlemeyi amaçlayan ve Akbaba'lar gibi bir şekilde zayıflamamızı bekleyen Yunanistan, Türkiye'nin ekonomik, siyasi veya güvenlik konularında belli bir şekilde zafiyete uğradığına inandığında oyununu böyle bir konseptte oynamak isteyecektir. Bu bağlamda ilk günlerde, özellikle ada ve adacıklara yerleştirmiş olduğu hava savunma sistemleri ile öncelikle hava gücümüzün adalara çıkarma yapacak birliklerimize savunma ve destek şemsiyesini yok etmeye çalışacaktır. Bu bakımdan özellikle, Limni, Skiros, Santorini ve Girit'teki hava üslerinden ve diğer adalardaki tali ve sivil üslerden de yararlanmak isteyecektir.

ADALAR DENİZİ CEPHESİ

Adalar Denizi'nde bir Yunan egemenliğine izin vermek istemeyen ve Yunanlıların hava sahalarını 6 milin ötesine çıkarmalarına karşı hemen her gün bunu tanımadığını kararlı bir şekilde göstererek söz konusu sahaya giren Hava Kuvvetlerimizin, dünyadaki sayılı ve deneyimli güçlerden biri olduğunu çok iyi bilen Yunanlılar, yine anlaşmalara aykırı olarak bu adalarda çok ciddi bir hava savunma ağı meydana getirmişlerdir. Bu bağlamda bütün askeri gücünü ve bu yöndeki harcamalarını Türkiye'ye karşı hazırlamış olan Yunan Kara Kuvvetleri'nin envanterinde;

n 42x3 MIM-23B HAWK (Orta menzilli hava savunma füze sistemleri)

n 21 TOR-M1 (Kısa menzilli, savaş alanında kullanılabilecek, mobil hava savunma füze sistemleri),

n 31 OSA-AK (SA-8) (Kısa menzilli, alçak irtifa hava savunma füze sistemleri),

n 54 ASRAD-Hellas (Kısa menzilli, çok hafif ve hareketli alçak irtifa hava savunma füze sistemleri),

n 1.237 FIM-92 B/C Stinger (Omuzdan atılabilen, alçak irtifa hava savunma füze sistemi),

Yunan Hava Kuvvetleri'nin elinde 4 Batarya (200 füzelik) PAC-3 Patriot (Uzun menzilli, uçak ve füzesavar sistemi, 70 km. menzil, 24 km irtifa), 6 SKYGUARD/SPARROW (Velos sistemi-12 batarya halinde füze, 30mm uçaksavar topu ve radarla teçhiz edilmiş), 2 SU-300 bataryası (12 lançer halinde, uzun menzilli, uçak ve füzesavar sistemi), 4 TOR-M1's (Kısa menzilli, mobil hava savunma füze sistemleri), 9 CROTALE NG/GR bataryası (176 füzelik kısa menzilli, çok alçak-orta irtifa) bulunmaktadır.

Bütün bu sistemlerin ada ve adacıklara serpiştirilmiş olması ve Yunan Hava Kuvvetleri'nin yeni edinmiş olduğu 4 adet EMB-145 ERIEYE uçağından oluşan 380. Hava Erken Uyarı Filosu'nun yanı sıra adacıklara serpiştirilmiş hava savunma füzelerinin radarlarından da yararlanılarak Türkiye içlerine kadar uzanabilen hava gözetleme sistemi Yunanistan'ın Adalar Denizi'ne ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Yine, edinmiş olduğu Patriot PAC-3 sistemlerinin bir kısmının silahtan arındırılmış olması gereken Limni dahil diğer Adalar'a da yerleştirilmiş olması da önemlidir.

Yunanlılar, adalara kurmuş oldukları kara ve hava üslerinin yanı sıra son dönemde edindikleri 4 adet Katsonis sınıfı (1700 tonluk 214 tipi) ve diğer 4 adet Glavkos (209 tipi) denizaltıları, 4 adet Meko tipi Hydra sınıfı firkateyn, 10 adet Elli sınıfı firkateyn ve 4 adet bir zamanlar çok güvendikleri ancak süreç içinde işe yaramadığı anlaşılan ZUBR tipi Hoovercraft çıkarma gemileri ile gemilere karşı dizayn edilmiş yaklaşık 70 km. menzilli Exocet füzeleriyle Adalar Denizi'nde ciddi bir güç oluşturup, karasularını 6milin üzerine çıkararak, Türkiye'yi ekonomik, askeri ve siyasi açıdan sınırlı bir konuma getirmek istemektedirler. Ellerindeki güçleri ve silahlanmaya ayırdıkları ciddi parayı göz önüne aldığımızda hakikaten Adalar Denizi'nde kara-hava-deniz entegrasyonu ve bunları destekleyen askeri stratejileriyle etkin bir durum gösteriyorlarsa da, Türk Ordusu'nun gücü hesaba katıldığında Yunanlıların kendilerini içinde bulacakları konum özellikle Adalar Denizi'nde şöyle cereyan edebilecektir;

n Savunulması gereken yüzlerce Ada'nın önemli olanlarından bazıları Türk kıyılarından top menzili içerisindedir. Kuvvet yığmalarına karşın, kuvvetlerinin çok çeşitli adaya dağılmış olması nedeniyle, Türk Ordusu'nun nereye ağırlık vereceğini kestiremeyeceklerinden, özellikle kıyılarımıza yakın olanlardan taarruz edilen adalara yönlendirilecek yoğun topçu ateşimiz altında buralardaki kuvvetleri baskı altında tutulacaktır. Yunan Anakarası'na çok uzak, Türk kıyılarına çok yakın adalarda çıkarma gemileri ve helikopterlerle yapmayı düşünecekleri destek girişimleri, mesafenin uzaklığı ve hava üstünlüğünü sağlamadaki zorluklar nedeniyle başarısız olmaya mahkûmdur. Buna karşın Türk çıkarma birlikleri birkaç saat içinde hava ve topçu ateşi desteğiyle bazı önemli Yunan Adalarını ele geçirebilir.

YUNAN BİRLİKLERİ DAĞINIK DÜZENDE

n Trakya, Adalar Denizi ve Kıbrıs'ta da güçlü Türk Kara Kuvvetlerine karşı, kara birliklerini ve dağınık adalarını destekleme zorunluluğunda olan Yunan Hava Kuvvetleri çoğunlukla savunma amaçlı konuma geçecek, Silahlı Kuvvetlerimizin Türkiye'deki stratejik noktalarına erişemeyecektir.

n Menzil kapasitesi ve operasyon süresi, ek yakıt tanklarıyla donatılmış F­16 Blok/52+ uçaklarıyla Girit'ten Kıbrıs'a geçmiştekinin aksine yetecek gibi gözüken Yunan Hava gücünün, diğer cephelerdeki meşguliyeti nedeniyle katkısı 1974 Barış Harekatı'nda olduğundan fazla olamayacaktır. Bu cephede Kıbrıs Rum Milli Muhafız Ordusu almış olduğu ve çok güvendiği T­80 tankları, Mi­35 taarruz yetenekli helikopterleri, TOR-M1 ve Skyguard (Aspide lançerli) hava savunma sistemi ile Türk Güçlerine bir süre karşı koymayı deneyecekse de böyle bir topyekun savaşın Yunanistan açısından en somut gelişmelerinden biri Kıbrıs'ın tamamen kaybı şeklinde ortaya çıkacaktır.

n Yine menzil sorunu olan ve her halde Anadolu'nun içlerine erişemeyecek olan Yunan hava gücü geçmişte bunu sağlamak için Suriye ile bu ülkenin hava üslerini kullanabilmek ve ülkemizi arkadan vurmak için bir anlaşma yapmıştı. Suriye'nin bugünkü ortamda buna izin veremeyeceği ve verdiği takdirde tarafımızdan kalıcı zararlara uğratılabileceği gerçeğinden hareketle Yunanistan'ın bize karşı kullanabileceği bir ikincil vuruş olanağının da ortadan kalkmış olduğu açıktır. Yani iki taraf hava kuvvetlerinin aynı anda veya ilk vuruşları birinin önceden yapması durumunda Türkiye'nin her halde ikincil vuruş olanağı olabilecek iken, Yunanistan göreceli olarak Araxos ve Andravida hariç bütün önemli hava üslerinin Doğu Yunanistan'da ve bunların her halde Türk uçaklarının menzili dâhilinde bulunması nedeniyle ikincil vuruş olanağından mahrum kalacaktır. İkincil vuruş kapasitesi tahribata uğramayacak Doğu Anadolu hava üslerinden kalkabilecek ve harekat menzilleri ile sürelerini İncirlik'de konuşlanmış olan 101nci (Asena) Tanker Uçak Filomuz'un KC-135R uçakları vasıtasıyla uzatarak bu imkana her durumda sahip olacak olan Hava Kuvvetlerimizin savaşın ilerleyen sürecinde tanker uçaklarının yaratacağı kuvvet çarpanı etkisiyle sonucu kolaylaştırıcı desteği yaratacağı açıktır.

n Yine, hava gücümüz öncelikle, HARPY insansız hava araçlarımızın vasıtasıyla ve bunlarla beraber 100 km. menzilli Popeye havadan karaya füzeleri yüklü SEAD (Düşman Güçlerinin Hava Savunma Sistemlerini Yok Edici) yetenekli F-16 uçaklarımızla, yukarıda değindiğimiz ciddi bir güç arz eden Yunan Hava Savunma ağını, özellikle kıyılarımıza yakın yerlerde yoğun bir saldırı ile yok edip, arkasından Yunan Anakarası'ndaki hedefleri ele alabilecektir. Bu noktada Yunan Adalarının bize yakınlığı ve Yunanistan'a göre dağınıklığı önemli olacaktır.

n Yunan uzun menzilli Patriot ve SU-300 sistemlerinin, hava gücümüzün avantaj sağlayacak hareket yeteneğine kavuşmasını engellememeleri için öncelikle bunların ortadan kaldırılması önemlidir. Bu noktada, küçük boyutları nedeniyle hava savunma radarlarınca saptanması göreceli olarak zor olan insansız uçak-HARPY'lerin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin envanterine sokulmuş olması ve bunlara ilaveten alınacak olan daha uzun menzilli SIGINT/ELINT (radyo ve elektronik istihbarat) kapasiteli HERON-MALE insansız uçaklar da özel bir önem taşımaktadır.

n Daha önce, kararlı bir siyasi iradeyi arkasına alan Silahlı Kuvvetlerimizin her ne pahasına olursa olsun Kıbrıs'a SU-300'leri sokmamaktaki başarısı ve bu noktada pilotlarımızın çok özel yetenek isteyen bu çeşit hava savunma füze sistemlerine karşı taarruzda özel eğitimlerle deneyim elde etmiş olmaları, bu ve benzeri sofistike hava savunma sistemlerini alt edebilme yeteneğini bir çok bakımdan kazanmış olmamızın bir göstergesi olacaktır. Bu da Yunanlıların çok güvendikleri hava savunmalarının çok da işe yaramayacağını gösterecektir.

n Türk çıkarma güçlerini, karadan ve gemilerden atılabilecek Exocet füzelerinin yanı sıra Anakaralarından uzak bir savaş sahasında, özellikle uçaklardan Maverick füzeleri atarak engellemeye çalışacak Yunan güçlerinin uçakları, Türk Hava Kuvvetleri uçaklarının yanı sıra hava savunma güçlerimiz ve özellikle yeni alınan 8 adet HAWK (I-HAWK) hava savunma bataryaları, Deniz Kuvvetlerimizin Seasparrow yetenekli Meko ve Standard (SM1) yetenekli "G" sınıfı firkateynlerinin hava savunma füzelerince saf dışı bırakılabileceklerdir.

n Türkiye'nin 2007'lerden itibaren edineceği 4 adet Boeing 737-700 AEW BC erken uyarı uçağının, olası bir Adalar Denizi Savaşında katkısı büyük olacaktır. Yine, elimizdeki 50'ye yakın çıkarma gemimizin yanı sıra savaş ve intikal deneyimi çok fazla olan 300 civarındaki helikopterimizin de çok yakın adalara indirme harekâtlarını ardı ardına rahatlıkla yerine getirebileceği söylenebilir.

SİLAHLANMADAN VAZGEÇİLMELİ

Bütün bunların sonucunda, komşumuz Yunanistan'ın her halde AB'ye de güvenerek üzerimizdeki emellerini yerine getirmeye yanaşmaması bir yana düşünmemesi bile önerilir. Çünkü yalnız Trakya'da üzerlerine yüklenecek ve savaşın uzaması durumunda 100 bin kişinin bile üzerine çıkabilecek bir kara gücümüz, Adalar'da da buna yakın güçle her yönden taarruz etme olanağına sahiptir. Yunanlıların buralarla uğraşırken Kıbrıs'ın tamamının ellerinden gideceğini de bilmeleri gerekir. Yine çok güvendikleri AB ülkelerinin geleneksel korkaklıkları nedeniyle Türkiye'ye karşı en ufak bir askeri reaksiyonda bulunamayacaklarını da bilmeleri gerekir. Çünkü AB'nin böyle bir gücü yoktur ve ayrıca AB'nin içinde, bu ülkeler Türkiye'ye karşı pozisyon aldıklarında, ciddi tepki gösterecek 2 milyon vatansever Türk vardır.

Eğer Yunanlılar olası bir taarruz ve Kıbrıs'taki 1974 benzeri bir girişimde Türkiye içindeki hainlerin bizi arkadan vuracaklarını planlarına dâhil etmişlerse bilmeleri de gerekir ki, o hainler böyle bir başkaldırıda, daha önceleri 1920, 1921, 1924'lerde olduğu gibi yok edilirler. Yine bilmeleri gerekir ki, artık arkadan bizi vurabilecek ve bu nedenle Yunanlılarla hava üssü anlaşmaları ve Yunan uçaklarının hava alanlarına inmesini sağlayabilecek bir Suriye de yoktur. Çevremizdeki bütün potansiyel Yunan müttefikleri de bizle baş edebilecek güce sahip değildir. Çünkü Türk Ordusu'nun savaş konsepti ve gücü yabancı stratejik araştırma kaynaklarının da değindiği gibi 2,5 savaş konseptinin de üzerindedir. Yine hatırlamaları gerekir ki SU-300'ler konusunda geçmişte AB ve Rusya'ya rağmen geri adım atmışlardı. O günden bu yana da ileri adım atabilecek hiçbir ek güce kavuşamamışlardır.

Böyle bir savaş senaryosunun gerçekleşmesi düşük bir olasılık ise de ve bunun özellikle üç cephede sürdürülmesi personel, malzeme, silah envanteri gibi askeri olanaklar açısından zor gözükse de, dünyada silah alımında en önlerde olan iki ülkenin koşullar zorlandığında bu tür bir savaşı çok cepheli olarak sürdürme gereği ortaya çıkabilecektir. Trakya, Adalar Denizi ve Kıbrıs olarak üç cephede gerçekleşebilecek böyle bir gelişmede bizim açımızdan cephelerden birinin mutlaka Yunanlıların yumuşak karnı olan Kıbrıs olması ve kolaylıkla sonuca gideceğimiz bu cephede bu çok stratejik Ada'nın bütününü ele geçirerek yarım kalan işimizi sonuçlandırmamızda gerek vardır.

Bu nedenlerle her halde, Yunanlıların AB'yi ve ABD'deki yandaşlarını arkalarına alarak, boş bir sevda olan "Megali İdea"ya ulaşmaktan vazgeçmeleri ve milyonlarca dolar savunma harcamasını boşuna yapmamaları önerilir. Bizim onların topraklarında gözümüz yoktur. Yeter ki onların, bizim topaklarımızda, İstanbul'da, Karadeniz'de, Batı Anadolu'da gözleri olmasın. 

 YUNAN SİLAHLANMASININ YENİ BOYUTLARI

 

 

Ege’de silahlanmayı, savunma amacıyla değil, bu bölgeyi bir iç deniz haline getirme ve buradaki kıta sahanlığının doğal zenginliklerine sahip çıkma amacıyla sürdüren Yunanistan’ın Kıbrıs üzerindeki emelleri de açık ve tektir: Megali İdea çerçevesinde Ada’nın tamamına sahip olmak ister.
2001 Ekim ayında yayınlanmış olan ve bizdeki “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”nin bir benzeri olan Yunan “Stratejik Savunma Belgesi” Yunanlıların askeri stratejilerinin ana hatlarını bir dizi doktrinel prensipte toplamıştır. Bunların çoğu genel ve tahmin edilebilecek hususlar ise de, Belge’nin değindiği şu noktalar bizim açımızdan özellikle önemlidir;
- Kıbrıs ile “müşterek savunma bölgesi” tesisi,
- Ulusal sınırlar dışındaki etnik Rumları savunmak, haklarına sahip çıkmak,
- Kuzey sınırlarındaki istikrarsızlığa hazırlıklı olmak,
- Doğu Akdeniz’deki deniz ulaşımını kontrol altında tutup, deniz ulaşım yollarını güvenceye almak.
2015 yılına kadar doktrinel açıdan geçerli olacak bu belgenin satır aralarında Yunanlıların Megali İdea çizgisindeki ihtiraslı beklentilerini tespit ve analiz etmek zor değildir. Çünkü esasen dünyanın önde gelen ve Avrupa’nın üçüncü büyük silah alımcısı Yunanistan’ın silahlanma merakını, ihtirasını savunma kaygılarına bağlamak mümkün değildir. Bir kere Yunanistan’ın komşuları arasında, Ege’ye Yunanistan üzerinden inmek isteyen bir Varşova Paktı üyesi Bulgaristan artık yoktur. Arnavutluk ve Makedonya ise Savunma gücü açısından Yunanistan’ın yanına bile yaklaşamaz, tehdit unsuru olamazlar. O halde Yunanistan’ın bu silahlanmayı Türkiye’ye karşı tırmandırdığı açıktır. Türkiye’nin bugüne kadar, Kıbrıs dahil hiçbir hususta -her zaman haklı nedenlere sahip olmuş ise de- kriz başlatmadığı bilinmektedir. Bugüne kadar Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliklerin sorun yaratıcı ülkesi hep Yunanlılar olmuştur. Bu bağlamda;
— PKK’nın açıkça desteklenmesi,
— ASALA Terör Örgütü’nün desteklenmesi,
— Kıbrıs’ta darbe yaptırılmadan önce, Akritas ve Ifestos Planları ile Ada Türklerinin katliamları ile ilgili planlar yapılması ve bunların uygulayıcısı olarak adaya yüzlerce Yunan Özel Kuvvet mensubunun gönderilmesi,
— Bilahare Ada’da darbe teşebbüsünde bulunulması ve “Enosis”e girişilmesi tarihsel gerçekliklerdir.
— Ege Adaları’ndaki Lozan’a aykırı silahlanmanın masum nedenlere dayandığı da söylenemez. Çünkü amaç Ege’nin tamamını kontrol altına alıp deniz altındaki doğal kaynaklara sahip çıkmak ve Türk Deniz ulaşımını kontrol altına alarak Türkiye’yi açık denizlere çıkmada kendilerine muhtaç etmektir,
— Kardak Krizi bu nedenle çıkarılmış ve Türkiye’nin tepkisi denenmiştir,
— Kıbrıs üzerindeki planlarını gerçekleştirmek için 1970-80’li yıllarda Suriye ve Lübnan ile Kıbrıs’a olası bir operasyonda, uçaklarının menzil yetersizliğini telafi etmek için bu ülkelerin üs ve tesislerini yakıt ve hatta mühimmat ikmalinde kullanmak amacıyla antlaşmalar yaptıkları iddia edilmektedir,
— Bütün bunlar Yunanlıların bir “Megali İdea” sevdasından vazgeçmediklerini gösterir. Silahlanmaları da bütün bu olaylar, örnekler alt alta yazıldığında savunma amacına değil, içten, dıştan komplolarla zayıflatılmış bir Türkiye karşılarında bulduklarında, saldırmak içindir. Yunanlıların bu amaçlarının hamisi ve onları şımartan AB’yi de bu bağlamda unutmamak gerekir.
Yunanlılar bu amaçlar doğrultusunda, 2006–2010 Savunma Tedarik Programı çerçevesinde ayırdıkları yaklaşık 16,8 milyar Dolar’ın (11,39 milyar Avro) 12 milyarını halen süren programlarda ve kalan 4,8 milyar Dolar’ını da yeni silah anlaşmalarında kullanacaklardır.
YENİ VE SOFİSTİKE SİLAHLAR
Yunanistan 1990’ların başından itibaren sistematik bir şekilde, kısa-orta ve uzun menzilli hava savunma füzeleri alımını gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda, PAC-3 Patriot, S-300, TOR-1 Ms,1-HAWK, OSA-AK (SA-8), SKYGUARD/SPARROW ve CROTALE NG/GR gibi hemen dünyanın önde gelen bütün sistemlerine sahiptir. Bunların dışında Ege’de hava savunmasına dönük ek bir güç teşkil edecek 6 adet Firkateyne de burada değinmek gerekir.
Zırhlı Birliklerinin gücünü hızla arttırmayı planladığı anlaşılan Yunanistan, Almanya’nın bize vermemekte uzun süre direndiği Leopard-2 tanklarından, ellerindekine ek olarak envanterlerine katacakları yeni model 170 adet Leopard-2 HEL tankları Alman Krauss Maffei Firması ile Yunan ELVO’nun müşterek üretimi olacaktır. Bu tankların toplam tutarı yaklaşık 1,7 milyar Avro’dur. Trakya Cephesine konuşlandırılacağı söylenen bu tanklar yüksek tahrip gücü ile hemen her türlü zırha nüfuz edebilme yeteneği ile Yunan Silahlı Kuvvetlerine önemli bir katkı sağlayacaktır. Tank kuvvetleri açısından Amerikan platformlarından Alman platformlarına geçmeyi kararlaştırdığı anlaşılan Yunan Ordusu 170 Leopard-2 HEL’e ek olarak 130 adet Leopard 2A4 tankını da Almanya Krauss Maffei Firmasına sipariş etmiştir.
Kara Kuvvetlerinin alacağı, aynı anda 256 hedefi izleyebilecek kapasitede olduğu söylenen radarlarla teçhiz edilmiş 12 AH-64 (D) taarruz helikopterinin bu sıralarda dört adedi teslim alınmıştır.
Yunan Kara Havacılık Gücü, 12 adet Apache saldırı helikopterine ek olarak Eurocopter firmasından almayı planladığı 20 adet NH90 helikopterleri ile1970’lerden bu yana hizmet veren Huey’leri takviye edecek ve bunları süreç içinde hizmet dışı bırakacaktır.
Genelde NATO üyeliği nedeniyle Amerikan silahları ağırlıklı bir envantere sahip Yunanistan’ın AB üyeliği nedeniyle Fransız ve Alman silah platformlarına envanterinde giderek ağırlık verdiği bilinmektedir. Ancak son günlerde bu ülkenin silah alım politikasında atmış olduğu önemli bir adım da Rusya Federasyonu ile bu konuda işbirliği yapacağına ve bu ülkeden çeşitli silahlar satın alacağına ilişkin haberlerdir. Bu haberlere göre Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, görev süresinin sonuna yaklaşırken, Yunanistan'la önemli silah anlaşmaları yapmak üzere.
NATO uzmanlarının eleştirdiği Yunanistan’ın Rusya’dan, yaklaşık iki milyar dolar değerinde silah almayı planladığı söyleniyor. Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, NATO üyesi bir ülkeyle, ittifakın Soğuk Savaş yıllarının eski düşmanı arasında bugüne kadarki en büyük silah anlaşmasını imzalamanın eşiğinde. Bu konudaki şimdilik en somut haber ise Yunanlıların Rusya’dan 450 BMP 3 zırhlı muharebe aracı satın almaya yönelik bir planı onaylamış olmaları. Bunla ilgili anlaşmanın yaklaşık 1 milyar 200 milyon Euro değerinde olduğu sanılıyor. Bu haber bu bağlamda Moskova ile dev bir askeri alışverişin başlangıcı da olabilir.

Yunanlıların; savaş uçakları, fırkateynler, helikopterler ve mühimmata 25 milyar Euro daha harcamayı tasarlıyor olmaları bu pastadan 450 BMP 3 zırhlı muharebe araçları yanı sıra Rusya’nın başka platformlar satarak daha çok pay alabileceğini akla getirebilir. Atina'nın Moskova'yla bu sürpriz ilişkisi, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in enerji diplomasisinin sonucudur diye değerlendirebiliriz.
BMP 3'ler, Amerikan yapımı zırhlı muharebe aracı Bradley'den daha hızlı. Manevra kabiliyetleri de yine Bradley'ninkilerden fazla. Yine aracın Rus yapımı Arena-e aktif koruma sistemine, 100 mm.’lik Smoothbore namlusuna ve bunun 4.000 m. menzilli tanksavar roket atma kapasitesine sahip olması hususları da önemli. Bu muharebe araçlarının Yunanlılarca Megali İdea çerçevesinde emeller besledikleri Türkiye’ye karşı Trakya’daki Leopard tank birliklerini destek amaçlı konuşlandırmaları bekleniyor.
NATO’nun Rus-Yunan ilişkilerinin silahlanma alanında başlayan işbirliğinden kaygılanmasının nedenlerinden biri de alınacak silahların ittifakın teçhizatıyla uyumsuzluğu hususu. Ancak bir NATO uzmanının, BMP 3'ün etkisiz olduğuna dair tespitleri ve Afganistan'dakine benzer çatışmalarda işe yaramayacağı uyarısında bulunmuş olması da önemli bir husus.
Donanmasının gelişmesi için ellerindeki 8 adet 209 tipi denizaltıya ek olarak üç adet Papanikolis (Tip 214) sınıfı denizaltıyı ısmarlamışlardır. 214 tipi bu denizaltılar su altında yakıt hücresi donanımıyla uzun süre kalabilme, sessizlik ve saptanmadaki güçlük özelliklerinden dolayı dikkat çekicidir. Ancak bu denizaltılardan ilk teslim alınanın bir dizi arıza vermesi ve Yunanlıların geçen Olimpiyat Oyunları nedeniyle bütçe sıkıntılarına girmeleri halen bu denizaltıların hizmete girmesini geciktirmekte ve hatta siparişten vazgeçmeyi bile söz konusu etmektedir.
Hava kuvvetleri de yeni F–16 Block 52+ ve Mirage 2000–5 Mk2 ile hızla güçlendirilmeyi sürdürmektedir.
Bütün bu gelişmeler bölgenin askeri dengelerine etki edecek boyuttadır.
2007 yılında Yunan Deniz Kuvvetleri ABD Deniz Kuvvetlerinden satın aldığı 2 Osprey mayın tarayıcı ile takviye edilmiştir. Bunlardan 3 adet daha alınması da söz konusudur. Hücumbot olarak da 2 adet Super Vita ve 4 adet Combattante III tipi platformlardan ilki Yunan Donanmasına bu günlerde katılmış olacaklardır.
Hava Kuvvetlerine alınması kararlaştırılmış 25 adet Mirage-2000-5 Mk2’nin bir kısmı peyderpey hizmete girmektedir. Bu uçakların SCALP-EG tipi havadan yere 250 km. menzilli olan füzelere ve yine MICA ve Magic tipi havadan-havaya füzelere sahip olmaları ile RDY radar sistemleri Yunan Hava gücüne son yıllarda dikkat çekecek bir güç kazandırmıştır. Ayrıca aynı güç kazanımı F-16 Block 52+’lara ASPIS II elektronik korunma savaş sistemlerinin takılmasıyla da arttırılmıştır.
Geçtiğimiz yıl Yunan Hava Gücüne katılan EMB-145H (Embraer) AWACS erken uyarı uçakları, dost olmayan uçakları 350 km. ve Cruise füzelerini de 150 km. uzaktan tespit olanağına sahiptirler.
Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin yeni kurulan ve Kara Kuvvetleri tarafından çalıştırılacak “Elektronik İstihbarat Merkezinin de dünyada gelişen askeri olaylar ve medya haberlerini tek elden analiz edecek bir OSINT toplama yeteneğine sahip olması da önemlidir. Bu merkez aynı zamanda internet ve web siteleri üzerinden yayınlanan gizlilik dereceli veya hassas haberleri izleme ve bunların yayılmasını önleme görevi üstlenecektir.
Bu yılsonuna kadar Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin alımlar için harcayacağı tutarın 8 milyar Dolar’a yaklaşacağı söylenmektedir. Önümüzdeki 10 yıl içinde de alımlar için ayrılacak bütçenin 22 milyar Avro olacağı düşünülürse, Yunanlılar bu silahlanma ile Avrupa’nın en hızlı silahlanan birkaç ülkesinin arasına gireceklerdir.
Bu program dâhilinde; 2008–2010 yılları arasında;
— 40 adet 4. nesil savaş uçağı (2,8 milyar Avro),
— 40 adet Hava Kuvvetleri için jet eğitim uçağı (1 milyar Avro-yaklaşık),
— Deniz Kuvvetleri için de 6 adet Firkateyn (yaklaşık 2,8 milyar Avro tutarında) gibi yeni platformların hizmete girmesi planlanmaktadır.
Türkiye ile bir silahlanma yarışına giren Yunanistan'ın kişi başına askeri harcaması, diğer NATO üyesi ülkelerden fazla. Bütün bu gelişmeler Yunanistan’ın siyasi ve askeri emellerini gösterirken NATO uzmanları Yunanistan’ın Rusya'dan, yaklaşık iki milyar dolar değerinde silah almayı planlıyor olmasını da ciddi şekilde eleştiriyorlar. Atina'yı, bu konudaki fikrini değiştirmesi yönündeki çabaların başarılı olması da beklenmiyor.
Kutu 1:
YUNAN SİLAHLI KUVVETLERİ
YUNAN KARA KUVVETLERİ
Asker: 93.500 aktif hizmette ve 198.000 yedek
1 Zırhlı Tümen Karargâhı
3 Mekanize Piyade Tümeni Karargâhı
2 Hizmet Destek Tümeni
4 Zırhlı Tugay
7 Mekanize Piyade Tugayı
5 Piyade Tugayı
1 Hava İndirme Tugayı
3 Özel Kuvvetler Tugayı (1 Deniz Piyade, 1 Paraşütçü Özel Birlik, 1 Özel Harekat)
1 Kara Havacılık Tugayı
4 Hizmet Destek Tugayı
1 Kara Lojistik Karargâhı
Silahlar:
Tank: 1730 (Leopard 2A4, M-60 A, Leopard 1A ve M-48 A5)
Zırhlı Araba: 172 VBL
Zırhlı Personel Taşıyıcı ve Muharebe Aracı: 2175 (BMP, Leonidas ve M-113A)
Top: 845 (yaklaşık)
Çok Namlulu Roket Atar: 115 RM-70, 36 MLRS
Hava Savunma Füzeleri:42 1-HAWK, 21 TOR-1M, 31 OSA-AK ve 1250 Stinger Füzesi
4 Nakliye Helikopter Taburu çerçevesinde;
38 UI7A, 74UH1, 15 CH-47D, 20 AH-64-A Apachee, 28 AB-205, 14 AB-206
Yerden Havaya Füzeler: 2.200 adet (MIM-23B I-HAWK, SA-8B “GECKO”, FIM-92 RMP “Stinger”)

Kutu 2:
YUNAN DENİZ KUVVETLERİ
Askeri Personel: 20.000, (4.000 yedek)
10 ELLI Sınıfı Firkateyn
4 Hydra Sınıfı (MEKO) Firkateyn
4 Glavkos (209 tipi) Denizaltı
4 Poseidon (209 geliştirilmiş) Denizaltı
3+2 ROUSSEN sınıfı Hücumbot
4 LASKOS sınıfı Hücumbot
6 Votsis sınıfı (Eski Alman S148 sınıfı) Hücumbot
4 Niki sınıfı (Eski Alman Tethis sınıfı) Hücumbot
2 KAOS sınıfı Karakol gemisi
4 MACHITIS sınıfı Hücumbot
2 TOLMI sınıfı karakol gemisi
4 Andromeda sınıf torpidobot
2 Stamov sınıfı karakol gemisi
5 Samos sınıfı Amfibik gemi
4 Ketallina sınıfı Amfibik gemi
9 Naxos sınıfı Amfibik gemi
Kuru 3:
YUNAN HAVA KUVVETLERİ
Askeri Personel: 31.500 Aktif hizmet (30.000 yedek)
Toplam Savaş Uçağı: 293 (F-16 Block 30, F-16 Block-52, RF-4E ve F-4E, F-16 Block-52+, Mirage 2000 EGM, A-7 ve Mirage 2000-5)
Hava Savunma Füzeleri: 6 Batarya (36 rampalı)
6 Skyguard/Sparrow, 2 SU-300 bataryası (12 rampalı), 4 TOR-MI, 9 CROTALE NG
Hava Nakliye Uçakları: 118 uçak (helikopter dahil) (C-130 B/H, C-27, CL-215, DO-28, CL-415, EMB-135 AEW& C, P3-B Orion, AB-205, B-212, AS-332, A-109)

 
  sanalkutuphanemiz.tr.gg  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol